68 Kuşağının
önderlerinden Sarp Kuray, 16 Haziran örgütünün kurucusu olduğu
iddiasıyla yargılandığı İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesinde, AİHM’in adil
yargılama yapılmadığı hükmünün ardından yeniden görülen davada yine
müebbet hapis cezasına çarptırıldı.
Yargıtay’ın 4 kez bozduğu 20 yıllık davada, AİHM’nin adil yargılama olmadığı kararı üzerine yapılan yeniden yargılamanın son duruşmasında karar çıktı. İlk yargılamada beraat ederek ardından 12 yıl hapis cezasına çarptırılan, son yargılamada da müebbet hapis cezasına çarptırılan Kuray, aynı mahkemede 6. kez yapılan yargılamada anayasal düzeni değiştirmeye teşebbüs ve örgüt yöneticiliği suçlarından yeniden müebbet hapis cezasına çarptırıldı.
AİHM HÜKMÜNE RAĞMEN CEZA DEĞİŞMEDİ
İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesinde yapılan karar duruşmasında tutuklu Sarp Kuray, avukatları, arkadaşları ve ailesi hazır bulundu. İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesinde 20 yıl önce açılan dava 4 kez Yargıtay tarafından bozuldu. Yargıtay beraat eden Kuray için en yüksek cezanın, yani ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının verilmesini istemişti. Mahkeme, bozma kararlarının ardından yapılan 5. yargılamada müebbet hapis cezası vermişti. Sarp Kuray'ın başvurusu üzerine AİHM, sanığın adil yargılanmadığını tespit ederek Türkiye'yi tazminat cezasına çarptırmış ve yeniden yargılama yapılmasına karar vermişti. 13 yıllık sürgün hayatının ardından kendi isteğiyle Türkiye’ye gelerek teslim olan Kuray, 2 Şubat 2009’da cezaevine konulmuştu.
SAVUNMANIN TANIK TALEPLERİ DİKKATE ALINMADI
Duruşmada ilk sözü avukat Saygın Bedri Gider aldı. Polis Akademisi’nde öğretim üyesi olan Önder Aytaç’ın Taraf gazetesinde Hanefi Avcı’ya yönelik yazdığı yazıyı hatırlatan Gider, Aytaç’ın “Sarp Kuray’ı içeri tıktırıp artanlarına kurdurduğun örgütü şimdi değilse ne zaman anlatacaksın” diye sorduğunu söyledi. Bu kadar vahim bir iddia karşısında hiçbir yetkiliden çıt çıkmadığının altını çizen Gider, dava kapsamında Aytaç’ın ve Avcı’nın tanık olarak dinlenmesini talep etti.
Birkaç hafta önce Sabah gazetesinde istihbarat muhabirlerinin yaptığı haberi hatırlatan Gider, “18 yıldır kırmızı bültenle aranan ve hem bu davanın sanığı olan hem de Devrimci Karargah örgütünün kurucusu olduğu belirtilen Serdar Kaya’ya haberciler Almanya’nın Nürnberg kentinde kolayca ulaşabilirken, nedense MİT ve Emniyet istihbarat kurumları ulaşamıyor, ya da daha doğrusu ulaşmak istemiyor” dedi. Bu nedenle söz konusu gazetecilerin de tanık olarak dinlenmesini talep eden Gider, “yansıttıkları kadar yansıtmadıkları yönler de olduğu inancındayız” dedi.
Basında Devrimci Karargah’ın finansörü olarak gösterilen Hakan Etyemez’in bu davanın da sanığı olduğunu belirten Gider, üstelik bu kişinin polise verdiği ifadelerde Sarp Kuray’ı Bekaa’da gördüğünü ve ondan talimat aldığını söylemesine rağmen, eşgalini bile tanımlayamadığını ifade etti.
Sarp Kuray’ın diğer avukatı Altan Görkem Gürcan ise, müvekkili hakkındaki 1993 tarihli iddianameye, AİHM’in adil yargılama olmadığını saptadığı hükmünden sonra başka hiçbir delil eklenmediğini belirterek, “Yaklaşık 20 yıldır talep ettiğimiz hiçbir delilimiz toplanmamıştır, elimizdeki davada müvekkille birlikte toplam 10 kişi 765 sayılı TCK’nın 146. Maddesinde düzenlenen anayasal düzeni yıkmaya ve değiştirmeye yönelik örgütsel faaliyette bulunmak suçuyla suçlanmaktadır, kanaatimizce bu sayıda bir grup anayasayı ya da anayasal düzeni değiştiremez, eğer adalet sistemi varsa bu dosyadan müvekkilin beraat etmesi gerektiği kanaatindeyiz” dedi.
YİĞİTLİK YANLIŞA KARŞI ÇIKMAKTIR
Son savunmasını yapan Sarp Kuray ise, davanın baştan beri şaibeli olduğunu savunarak, "Çok genç yaşımdan itibaren inandığım yolda düşe kalka ilerliyorum. İşkenceleri de sürgünleri de tattım. Hiç pişman olmadım. Yiğitlik, bedeli ne olursa olsun yanlışa karşı çıkmaktır. Devletin gücünden değil fitnesinden korkarım. Ömrümün 50 yılı devrim mücadelesiyle geçmiştir. Bir kişinin üzerinden bir takım operasyonlar yapılıyor" dedi. Kuray, "İnandığım ilkeler içinde kendi paçamı kurtarmak için yalana dolana başvurmak, adam kandırmak ve sahte davranışlara yer yoktur. 1993'te ülkeme döndüğümde gazetecilerin sorduğu soruya ‘Ödenecek bedel varsa öderim’ demiştim. O günden bugüne söylediklerime bağlı kaldım" diye sözlerine devam etti.
İddianamede iki örgütün birbirine karıştırıldığını belirten Kuray, 16 Haziran değil Partizan Yolu isimli örgütle 12 Eylülcülere karşı mücadele ettiklerini ifade etti. Ankara’da yargılanan Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya için ‘insan müsveddeleri’ ifadesini kullanan Kuray, “Onlar şimdi anayasal düzeni değiştirmek suçlamasıyla yargı karşısındalar. Biz de bunların sistemine karşı mücadele ettik. 12 Eylül’cülere karşı direnişimiz meşruydu. Amerikancı çeteye karşı varlığımızı koruma mücadelesiydi bu” dedi.
12 EYLÜL DARBESİNE DİRENMEK HAKTIR
Cezasını kendi vicdanında bitirdiğini ifade eden Kuray, "Bundan sonrası şekli hapistir benim için. Ben Hikmet Kıvılcımlı'nın öğrencisiyim. Bu tamamen 12 Eylül darbesine karşı çıkış meselesidir. 12 Eylül faşist darbesine direnmeyi hak olarak görüyorum. Bugün geriye baktığımda keşke elimden daha fazlası gelseydi diyorum. Bizim mücadelemiz rejimi değiştirme çabası değil, ayakta kalma çabasıydı. Bu rejime karşı çıkmaktan ceza almak onurdur. 700 bin kişilik ordu, 300 bin polis ve 600 bin milis kuvvete karşı 10 kişiyle rejim değişmez" dedi. Yakın ve uzak tarihimizde sahnelenen katliamların, acıların hala kanayan yaralar olduğunu belirten Kuray, “Cezaevinde geçirdiğim 5 yıl boyunca benden çok daha kötü durumda olan insanları gördüm. Sevk edildiğim hastanelerde, ayakları kesik, parmakları kesik ve kanser hastası birçok tutsak gördüm. Onlara nasıl da otomatik cezalar verildiğini gördüm. Bu tablo karşısında ben kendimi mağdur saymaktan utanç duyarım” dedi. Türkiye’de kim iktidara gelirse gelsin, kendi saltanatını kurduğunu ifade eden Kuray, “Avukatların, gazetecilerin, direnen gençlerin, düşünen herkesin hapse atıldığını, en son Gezi olaylarında görüldüğü gibi direnişe geçen gençlerin öldürüldüklerini, sakat bırakıldıklarını” söyledi ve Kürt sorununda ise yine küçük hesaplar uğruna olmamışa çevrilen, heba edilen çözüm süreciyle bu işin içinden çıkılamayacağını vurguladı.
Davanın her defasında artan hapis cezalarıyla yerel mahkemelerle yargıtay arasında pinpon topu gibi gidip geldiğini anlatan Kuray, "Bu davayla ilgili cezaevlerinde benden başka yatan kimse yoktur. 2 kaçak, 1 örgüt, bir de ben. Böyle komedi olmaz" dedi.
Zeynep KURAY
Yargıtay’ın 4 kez bozduğu 20 yıllık davada, AİHM’nin adil yargılama olmadığı kararı üzerine yapılan yeniden yargılamanın son duruşmasında karar çıktı. İlk yargılamada beraat ederek ardından 12 yıl hapis cezasına çarptırılan, son yargılamada da müebbet hapis cezasına çarptırılan Kuray, aynı mahkemede 6. kez yapılan yargılamada anayasal düzeni değiştirmeye teşebbüs ve örgüt yöneticiliği suçlarından yeniden müebbet hapis cezasına çarptırıldı.
AİHM HÜKMÜNE RAĞMEN CEZA DEĞİŞMEDİ
İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesinde yapılan karar duruşmasında tutuklu Sarp Kuray, avukatları, arkadaşları ve ailesi hazır bulundu. İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesinde 20 yıl önce açılan dava 4 kez Yargıtay tarafından bozuldu. Yargıtay beraat eden Kuray için en yüksek cezanın, yani ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının verilmesini istemişti. Mahkeme, bozma kararlarının ardından yapılan 5. yargılamada müebbet hapis cezası vermişti. Sarp Kuray'ın başvurusu üzerine AİHM, sanığın adil yargılanmadığını tespit ederek Türkiye'yi tazminat cezasına çarptırmış ve yeniden yargılama yapılmasına karar vermişti. 13 yıllık sürgün hayatının ardından kendi isteğiyle Türkiye’ye gelerek teslim olan Kuray, 2 Şubat 2009’da cezaevine konulmuştu.
SAVUNMANIN TANIK TALEPLERİ DİKKATE ALINMADI
Duruşmada ilk sözü avukat Saygın Bedri Gider aldı. Polis Akademisi’nde öğretim üyesi olan Önder Aytaç’ın Taraf gazetesinde Hanefi Avcı’ya yönelik yazdığı yazıyı hatırlatan Gider, Aytaç’ın “Sarp Kuray’ı içeri tıktırıp artanlarına kurdurduğun örgütü şimdi değilse ne zaman anlatacaksın” diye sorduğunu söyledi. Bu kadar vahim bir iddia karşısında hiçbir yetkiliden çıt çıkmadığının altını çizen Gider, dava kapsamında Aytaç’ın ve Avcı’nın tanık olarak dinlenmesini talep etti.
Birkaç hafta önce Sabah gazetesinde istihbarat muhabirlerinin yaptığı haberi hatırlatan Gider, “18 yıldır kırmızı bültenle aranan ve hem bu davanın sanığı olan hem de Devrimci Karargah örgütünün kurucusu olduğu belirtilen Serdar Kaya’ya haberciler Almanya’nın Nürnberg kentinde kolayca ulaşabilirken, nedense MİT ve Emniyet istihbarat kurumları ulaşamıyor, ya da daha doğrusu ulaşmak istemiyor” dedi. Bu nedenle söz konusu gazetecilerin de tanık olarak dinlenmesini talep eden Gider, “yansıttıkları kadar yansıtmadıkları yönler de olduğu inancındayız” dedi.
Basında Devrimci Karargah’ın finansörü olarak gösterilen Hakan Etyemez’in bu davanın da sanığı olduğunu belirten Gider, üstelik bu kişinin polise verdiği ifadelerde Sarp Kuray’ı Bekaa’da gördüğünü ve ondan talimat aldığını söylemesine rağmen, eşgalini bile tanımlayamadığını ifade etti.
Sarp Kuray’ın diğer avukatı Altan Görkem Gürcan ise, müvekkili hakkındaki 1993 tarihli iddianameye, AİHM’in adil yargılama olmadığını saptadığı hükmünden sonra başka hiçbir delil eklenmediğini belirterek, “Yaklaşık 20 yıldır talep ettiğimiz hiçbir delilimiz toplanmamıştır, elimizdeki davada müvekkille birlikte toplam 10 kişi 765 sayılı TCK’nın 146. Maddesinde düzenlenen anayasal düzeni yıkmaya ve değiştirmeye yönelik örgütsel faaliyette bulunmak suçuyla suçlanmaktadır, kanaatimizce bu sayıda bir grup anayasayı ya da anayasal düzeni değiştiremez, eğer adalet sistemi varsa bu dosyadan müvekkilin beraat etmesi gerektiği kanaatindeyiz” dedi.
YİĞİTLİK YANLIŞA KARŞI ÇIKMAKTIR
Son savunmasını yapan Sarp Kuray ise, davanın baştan beri şaibeli olduğunu savunarak, "Çok genç yaşımdan itibaren inandığım yolda düşe kalka ilerliyorum. İşkenceleri de sürgünleri de tattım. Hiç pişman olmadım. Yiğitlik, bedeli ne olursa olsun yanlışa karşı çıkmaktır. Devletin gücünden değil fitnesinden korkarım. Ömrümün 50 yılı devrim mücadelesiyle geçmiştir. Bir kişinin üzerinden bir takım operasyonlar yapılıyor" dedi. Kuray, "İnandığım ilkeler içinde kendi paçamı kurtarmak için yalana dolana başvurmak, adam kandırmak ve sahte davranışlara yer yoktur. 1993'te ülkeme döndüğümde gazetecilerin sorduğu soruya ‘Ödenecek bedel varsa öderim’ demiştim. O günden bugüne söylediklerime bağlı kaldım" diye sözlerine devam etti.
İddianamede iki örgütün birbirine karıştırıldığını belirten Kuray, 16 Haziran değil Partizan Yolu isimli örgütle 12 Eylülcülere karşı mücadele ettiklerini ifade etti. Ankara’da yargılanan Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya için ‘insan müsveddeleri’ ifadesini kullanan Kuray, “Onlar şimdi anayasal düzeni değiştirmek suçlamasıyla yargı karşısındalar. Biz de bunların sistemine karşı mücadele ettik. 12 Eylül’cülere karşı direnişimiz meşruydu. Amerikancı çeteye karşı varlığımızı koruma mücadelesiydi bu” dedi.
12 EYLÜL DARBESİNE DİRENMEK HAKTIR
Cezasını kendi vicdanında bitirdiğini ifade eden Kuray, "Bundan sonrası şekli hapistir benim için. Ben Hikmet Kıvılcımlı'nın öğrencisiyim. Bu tamamen 12 Eylül darbesine karşı çıkış meselesidir. 12 Eylül faşist darbesine direnmeyi hak olarak görüyorum. Bugün geriye baktığımda keşke elimden daha fazlası gelseydi diyorum. Bizim mücadelemiz rejimi değiştirme çabası değil, ayakta kalma çabasıydı. Bu rejime karşı çıkmaktan ceza almak onurdur. 700 bin kişilik ordu, 300 bin polis ve 600 bin milis kuvvete karşı 10 kişiyle rejim değişmez" dedi. Yakın ve uzak tarihimizde sahnelenen katliamların, acıların hala kanayan yaralar olduğunu belirten Kuray, “Cezaevinde geçirdiğim 5 yıl boyunca benden çok daha kötü durumda olan insanları gördüm. Sevk edildiğim hastanelerde, ayakları kesik, parmakları kesik ve kanser hastası birçok tutsak gördüm. Onlara nasıl da otomatik cezalar verildiğini gördüm. Bu tablo karşısında ben kendimi mağdur saymaktan utanç duyarım” dedi. Türkiye’de kim iktidara gelirse gelsin, kendi saltanatını kurduğunu ifade eden Kuray, “Avukatların, gazetecilerin, direnen gençlerin, düşünen herkesin hapse atıldığını, en son Gezi olaylarında görüldüğü gibi direnişe geçen gençlerin öldürüldüklerini, sakat bırakıldıklarını” söyledi ve Kürt sorununda ise yine küçük hesaplar uğruna olmamışa çevrilen, heba edilen çözüm süreciyle bu işin içinden çıkılamayacağını vurguladı.
Davanın her defasında artan hapis cezalarıyla yerel mahkemelerle yargıtay arasında pinpon topu gibi gidip geldiğini anlatan Kuray, "Bu davayla ilgili cezaevlerinde benden başka yatan kimse yoktur. 2 kaçak, 1 örgüt, bir de ben. Böyle komedi olmaz" dedi.
Zeynep KURAY