Göçmen kadınlar evde, sokakta, işyerinde şiddet görüyor. Devlet bu kadınları korumada hem yetersiz hem isteksiz
Türk “eşi” ile nikâhsız yaşamaya zorlanmış, üç çocuğuna rağmen
vatandaşlık başvurusu yapamamış, ölümüne şiddet görse de çocukları için
burada “esir” düşmüş kadınlar... Göç yolunda tecavüze uğramış, buraya
geldiğinde hamileliği iki ayı geçmiş olan, kürtaj yaptıramayan,
doğurduğu çocuğa hiç gülmeyen kadınlar... Fabrikada gece vardiyasında
ayda 500 TL’ye çalışan, orada tecavüze uğrayan kadınlar... Kumkapı’da
elle, sözle en ağır tacizlerden korunarak yürümesi mümkün olmayan
kadınlar...
Türkiye’nin hızla büyüyen göçmen sorununa paralel bir de şiddet mağduru göçmen kadın sorunu var. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’ne (BMMYK) başvuru sürecinde olan sığınmacı sayısı üç yılda yaklaşık 16 binden 70 bine ulaşırken, “kağıtsız” yani yasal durumda olmayan göçmenlerin sayısı yüzbinlerle ifade ediliyor. Bunların dışında Suriyeli göçmenlerin sayısının da bir milyona vardığı söyleniyor.
‘POLİSE GİDEMEZ’
Helsinki Yurttaşlar Derneği Mülteci Destek Programı’ndan Ceren Öztürk “Göçmen denince hemen herkesin aklına “genç bir erkek” imgesi gelse de, gelenlerin yaklaşık yarısı kadın” diyor. Sığınmacı ve mültecilerle ilgili çalışan sivil toplum kuruluşları, deneyim paylaşımı için yaklaşık bir yıl önce cinsel şiddet mağduru göçmen kadınlarla ilgili bir grup oluşturmuş. Öztürk, bu grubun katılımcılarından. Göçmen kadınların, onları şiddete daha açık hale getiren kırılgan durumlarını şöyle anlatıyor: “Mesela işyerinde, Fildişi Sahilleri’nden gelen bir kadını taciz etmek Türkiye vatandaşı bir kadını taciz etmekten daha kolay. Çünkü o kadının abisi gelemez ya da o kadın mahkemeye gidemez.”
Göçmen kadınlar Türkiye’de bakıcı olarak çalıştıkları evlerde, işçi olarak çalıştıkları tekstil atölyelerinde şiddete maruz kalabiliyor, sevgili ya da kocalarından şiddet görebiliyor, insan ticareti mağduru olup seks işçisi olarak çalıştırılabiliyor. Bu kadınlar eğer “kağıtsız”sa şiddet gördüklerinde polise başvurmaktan çoğunlukla çekiniyor. Öztürk bunun nedenini şöyle özetliyor: “Diyelim ki, vizesi bitmiş bir kadına, yolda biri bıçak çekti. Kadın şikayetçi olsa, o kişi serbest bırakılır, kendisi ise sınırdışı edilmek üzere Kumkapı’daki geri gönderme merkezine konulur.”
Helsinki Yurttaşlar Derneği, ASEM (Yaşlı Göçmenler Derneği) DABATEM (Davranış Bilimleri Araştırma ve Tedavi Merkezi), İnsan Kaynağını Geliştirme Vakfı, Kadınlarla Dayanışma Vakfı ve TOHAV (Toplum ve Hukuk Araştırmaları Vakfı) çalışanlarından oluşan bir grup, yaklaşık bir yıldır yaptıkları toplantılarda cinsel şiddeti mağduru kadınlara ilişkin deneyimlerini paylaşıyor.
‘Sürekli zorlamak gerek’
Devletin şiddet mağduru Türkiye vatandaşı kadınlara sağladığı sığınma evi, sağlık, kürtaj gibi hizmetler zaten yetersiz. Göçmen kadınlarınsa -yasadışı bir durumları yoksa bile- bu hizmetlere ulaşmaları bir kat daha zor. Şiddet mağduru kadınlar için oluşturulan gruptan İnsan Kaynağı Geliştirme Vakfı Müdürü Dr. Muhtar Çokar, “Zaten mağdurlara sağlanan hizmetler standart değil, otomatik değil, çok anlaşılabilir de değil. Göçmen kadınlar için her aşamada Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın birimlerini ve hastaneleri zorlamak gerekiyor. Sığınmaevlerine kabul etmek konusunda da çok istekli değiller. Parası olmayanlara Sosyal Yardımlaşma Vakfı tarafından verilen destekten teoride yaralanıyorlar ama uygulamada sorun çıkabiliyor” dedi.
TARAF
Türkiye’nin hızla büyüyen göçmen sorununa paralel bir de şiddet mağduru göçmen kadın sorunu var. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’ne (BMMYK) başvuru sürecinde olan sığınmacı sayısı üç yılda yaklaşık 16 binden 70 bine ulaşırken, “kağıtsız” yani yasal durumda olmayan göçmenlerin sayısı yüzbinlerle ifade ediliyor. Bunların dışında Suriyeli göçmenlerin sayısının da bir milyona vardığı söyleniyor.
‘POLİSE GİDEMEZ’
Helsinki Yurttaşlar Derneği Mülteci Destek Programı’ndan Ceren Öztürk “Göçmen denince hemen herkesin aklına “genç bir erkek” imgesi gelse de, gelenlerin yaklaşık yarısı kadın” diyor. Sığınmacı ve mültecilerle ilgili çalışan sivil toplum kuruluşları, deneyim paylaşımı için yaklaşık bir yıl önce cinsel şiddet mağduru göçmen kadınlarla ilgili bir grup oluşturmuş. Öztürk, bu grubun katılımcılarından. Göçmen kadınların, onları şiddete daha açık hale getiren kırılgan durumlarını şöyle anlatıyor: “Mesela işyerinde, Fildişi Sahilleri’nden gelen bir kadını taciz etmek Türkiye vatandaşı bir kadını taciz etmekten daha kolay. Çünkü o kadının abisi gelemez ya da o kadın mahkemeye gidemez.”
Göçmen kadınlar Türkiye’de bakıcı olarak çalıştıkları evlerde, işçi olarak çalıştıkları tekstil atölyelerinde şiddete maruz kalabiliyor, sevgili ya da kocalarından şiddet görebiliyor, insan ticareti mağduru olup seks işçisi olarak çalıştırılabiliyor. Bu kadınlar eğer “kağıtsız”sa şiddet gördüklerinde polise başvurmaktan çoğunlukla çekiniyor. Öztürk bunun nedenini şöyle özetliyor: “Diyelim ki, vizesi bitmiş bir kadına, yolda biri bıçak çekti. Kadın şikayetçi olsa, o kişi serbest bırakılır, kendisi ise sınırdışı edilmek üzere Kumkapı’daki geri gönderme merkezine konulur.”
Helsinki Yurttaşlar Derneği, ASEM (Yaşlı Göçmenler Derneği) DABATEM (Davranış Bilimleri Araştırma ve Tedavi Merkezi), İnsan Kaynağını Geliştirme Vakfı, Kadınlarla Dayanışma Vakfı ve TOHAV (Toplum ve Hukuk Araştırmaları Vakfı) çalışanlarından oluşan bir grup, yaklaşık bir yıldır yaptıkları toplantılarda cinsel şiddeti mağduru kadınlara ilişkin deneyimlerini paylaşıyor.
‘Sürekli zorlamak gerek’
Devletin şiddet mağduru Türkiye vatandaşı kadınlara sağladığı sığınma evi, sağlık, kürtaj gibi hizmetler zaten yetersiz. Göçmen kadınlarınsa -yasadışı bir durumları yoksa bile- bu hizmetlere ulaşmaları bir kat daha zor. Şiddet mağduru kadınlar için oluşturulan gruptan İnsan Kaynağı Geliştirme Vakfı Müdürü Dr. Muhtar Çokar, “Zaten mağdurlara sağlanan hizmetler standart değil, otomatik değil, çok anlaşılabilir de değil. Göçmen kadınlar için her aşamada Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın birimlerini ve hastaneleri zorlamak gerekiyor. Sığınmaevlerine kabul etmek konusunda da çok istekli değiller. Parası olmayanlara Sosyal Yardımlaşma Vakfı tarafından verilen destekten teoride yaralanıyorlar ama uygulamada sorun çıkabiliyor” dedi.
TARAF