Monday, October 29, 2012

Aşk Romanları Okuyan İhtiyar

Bir gün sokakta yürürken, hiç beklemediğim bir anda bir aşk cinayetine tanık oldum. Böyle şeyleri sadece filmlerde görmeye alışkın olduğum için şaşkınlığımı bastırmam oldukça uzun bir zaman aldı. Olay ziyadesiyle ilginçti. Bir aslan, onu başka bir aslan ile aldattığına inandığı eşini tabancasından çıkan sayısız kurşunla delik deşik etmişti. Sanırım böyle bir şeydi ya da özneleri karıştırdım.
Başka bir hikaye anlatayım o zaman, bir akşam haberleri izlerken; bir kartalın, kurdukları şirketten daha fazla pay alabilmek ve böylelikle daha ciddi bir gelir elde etmek için, sadece ortağı değil en yakın arkadaşı da olan bir başka kartalı zehirleyerek öldürdüğü haberini izlerken zihnimde dalgalanmalar olduğunu fark ettim ve sanırım yine öznelerle ilgili bir sorun yaşamaktayım.
Nispeten daha emin olduğum bir hikayeye geçeyim o zaman, bir grup timsahın gece el ayak çekilince kendi suyun içinde kendi halinde dolaşan bir dişi timsaha aniden saldırarak ona önce tecavüz edip sonra da bu zavallı dişi timsahı döverek acımasızca öldürdüklerini okuduğum zaman elimden gazeteyi fırlatıp bir kenara attım. Evet, ben de farkındayım bu hikayede de bir gariplik olduğunun.
Geçen gün okuduğum bir polis zaptını paylaşayım o zaman sizlerle; 20-21 yaşlarında bir grup pirana suç işlemek için teşekkül oluşturmak suçundan tutuklanmıştır. İsimleri F.D., A.Ş., Z.M., ve H.G. olan piranalar Su Ürünleri Fakültesi önünde kurdukları tezgahlarda havyar görünümü verdikleri eroinleri gençlere pazarlarken suç üstü yakalanmışlardır. Çete üyelerinin silah kaçakçılığı ve kadın ticareti de yaptıkları yapılan soruşturma sonucu ortaya çıkmıştır...
Biliyorum, ne yapsam olmayacak çünkü hiçbir hayvan bu kadar vahşi olmayı başaramaz. Ne dersek diyelim, onlardan daha vahşi bir tür olduğumuz gerçeğini değiştiremeyiz. Dünya üzerinde yaşayan ve yaşamış olan en vahşi tür insan oğludur ve bu asla ve asla değişmeyecektir. Biz "ilkel" kabileleri "medeni" hale getirmek için onların doğa dengesini sağlamak için yaptıkları her şeyi hor görmeye devam edeceğiz. Onlar hayvanlara saygı duyarken, biz birbirimize saygı duymayı bile beceremeyeceğiz. Hatta bizi doğru yola davet eden insanları, çevrenin yok olmasının bizim yok olmamız anlamına geldiğini bize anlatmaya çalışan adamları hiç düşünmeden öldüreceğiz; tıpkı 1988 yılında Chico Mendes'i ve Miguel Tzenke'yi öldürdüğümüz gibi ve daha nicelerini.
Luis Sepulveda, bu kısa ama muhteşem romanını bu iki isme adamış. Romanda adından da anlaşıldığı gibi aşk romanları okuyan bir ihtyarın hikayesi anlatılmakta ama bu adamın tek meziyeti aşk romanları okumak değil. O bir çevre dostu, "medeni" olarak geldiği yağmur ormanlarında giderek "ilkelleşerek" doğaya saygı duymayı, hayvanlarla uyumlu yaşamayı öğrenir ve öğretmeye çabalar. Roman bir saat içinde okuyup bitirebileceğiniz ancak etkisini üzerinizde uzun süre hissedeceğiniz bir hacimde. Yaşlı adam bir ozelotle savaşarak, bir onur mücedelesi yaparak kapatır romanı ve biz, yani olaya dışarıdan bakanlar aralarındaki savaşın ne kadar dürüst ve onurlu olduğunu izler ve medeniyetin tek dişine de saldırmaya meylederiz.
Roman 2001 yılında Rolf De Heer tarafından sinemaya aktarılmış ama kitap kadar büyük bir başarı sağlayamamıştır.
Ben de bu yazımı Luis Sepulveda'nın affına sığınarak Kardeniz Sahil Yolu projesi kapsamında yapılan kıyıma karşı durduğu için 2005 yılının temmuz ayında katledilen Av. Cihan Eren'e atfediyorum. ALINTI
 ***
Aşk Romanları Okuyan İhtiyar adlı romanıyla tanıdığımız Luis Sepulveda, 1949 yılında Şili'de doğdu. Öğrenci ve sendika eylemlerine katıldıktan sonra siyasi sığınmacı olarak Ekvador'da yaşadı. Peru, Ekvador ve Kolombiya'da tiyatro toplulukları kurdu, gazetecilik yaptı.1980 yılından bu yana Almanya'da yaşıyor. "Gabriela Mistral Şiir Ödülü" ve "Romulo Gallgegos Roman Ödülü" de aralarında olmak üzere şiirleri, öyküleri, denemeleri, radyo ve tiyatro oyunlarıyla bir çok ödül kazandı. Dünya çevre hareketinin önemli adlarından Chico Mendes'e adanan ve 1988 "Premio Tigre Juan Kısa Roman Ödülü"nü alan "Aşk Romanları Okuyan İhtiyar" kısa sürede ondan fazla ülkede yayınlandı. Türkçeye çevrilen ikinci romanı olan "Dünyanın Sonundaki Dünya" adlı bu romanında Luis Sepulveda, günümüzdeki balina katliamını işliyor. İnsanoğlunun her türlü teknolojik ve parasal desteğini arkasına almış acımasız ve açgözlü bir balina avcısı Japon kaptana karşı hayatını denize ve oradaki yaşama adamış yaşlı bir kaptanın ve tayfası Küçük Pedro'nun savaşımını konu edinen roman, hiç beklenmedik bir olayla sona eriyor. Bu kitap, çevre sorunları konusunda umutsuzluğa düşenler için Antartika yakınlarından, "Dünyanın Sonundaki Dünya"dan gelen bir umut mesajı...