Halil Savda, militarizme değil barışçıl yöntemlere inandığından vicdani ret hakkını kullanan, doğrusu kullanmaya çalışan bir savaş karşıtı. Bir süredir "Roboski'den Ankara'ya Barış Yürüyüşü"nde. Yürüyüş birinci ayını doldurmak üzere. Savda, 'yol' boyunca karşılaştığı Kürt ve Türk yurttaşlardan henüz barış istemeyenine rastlamadı. Dün Osmaniye'de polis tarafından saldırıya uğrayana kadar umudu da hiç körelmedi.
Vicdani retçi Halil Savda ile 1 Eylül Dünya Barış Günü'nde başlattığı barış yürüyüşünü ve Osmaniye'de uğradığı saldırıyı konuştuk...
'OSMANİYE'NİN HASSASİYETİ VARSA, ŞIRNAK'IN DA VAR!'Halil Savda, Osmaniye'nin Bahçe İlçesi'nde polislerce durdurularak, fiziki saldırıyla engellenmeye çalışılmasını, şöyle anlattı: "Osmaniye'de, dün sabah Nurdağı Tepesi'nden yola çıktık. Öğlen saatlerinde Bahçe İlçesi'ne varmıştık. İlçede sivil polisler önümüzü kesti. Önce Bahçe İlçe Emniyet Müdürlüğü'nden olduklarını söylediler. Sivil polislerden biri sonra 'Emniyet Müdürü Vekili' olarak kendisini tanıttı. Israr etmemize rağmen ismini söylemedi ve 'Osmaniye sınırlarında yürüyemeyeceğimizi' söyledi. Bunun valilik kararı olduğunu; ilçede 'hassasiyet'in olduğunu belirtti ve 'o yüzden sizi yürütmeyiz' dedi. Bu sırada çeşitli sataşmalarda bulundular. Provokasyon peşinde olduğumuzu iddia ettiler. Biz de, 'Osmaniye'nin hassasiyeti varsa Şırnak'ın, Antep'in, Urfa'nın da hassasiyeti var ve oralarda yürüdük' karşılığını verdik."
'ZORLA OTOBÜSE ATILDIK, KELEPÇELENDİK, ŞEHİR DIŞINDA TEHDİTLE BIRAKILDIK'Savda, polislerle tartışmanın bir süre devam ettiğini belirterek, "Kendilerine ülkenin hassasiyetinin savaş olduğunu, çatışma olduğunu ısrarla söyledik. Devletin savaş ısrarının, hak ihlallerinin de hassasiyet doğurduğunu söyledik ve her halükarda yürüyüşe devam edeceğimizi, bunun için izin almayacağımızı ve tutumlarının ırkçı-faşist bir tutum olduğunu açıkladık" diye konuştu.
Savda, oturma eylemine başlamalarıyla birlikte polisin saldırıya geçtiğine dikkat çekerek, şunları ifade etti: "Kollarımızdan ve bacaklarımızdan tuttular. Zor kullanarak çevik kuvvet otobüsüne attılar. Evet, resmen attılar! Daha sonra ellerimizi arkadan kelepçelediler. 5 saat sürdü bu işkence. Ne ilçe emniyetine, ne savcılığa ne de adliyeye götürdüler. Osmaniye sınırından çıkararak, araçtan indirdiler. Araçtan indirirken aynı saldırganlığı sürdürdüler ve 'siz burada barış diyemezsiniz' dediler. Saldırı sırasında bazı arkadaşların sırtlarında çeşitli morluklar oluştu. Benim de sırtımda hem morluk hem de şişme oluştu."
NELERLE KARŞILAŞTI?Savda, yürüyüşün ortalama 20-21 ekimde sona erebileceğini bilgisini vererek; yürüyüş boyunca devlet yetkilileri dışında bütün köy ve beldelerde, ilçelerde yoğun ilgi gördüklerini söylüyor: "Biliyorsunuz, yürüyüşe Gülyazı'dan başladık. Gülyazı'dan nasıl kucaklanarak gönderildiysek, oradaki aileler nasıl kucakladıysa, gittiğimiz her yerde de aynı ilgiyi gördük. Kürt, Arap ve Türk ailelerle karşılaştık. Kürtlerin hikayeleri en can yakanıydı. Köyü yananlarla, işkenceye uğrayanıyla, işkence izleteniyle karşlaştık. Bir çocuğu askerde, diğeri PKK'da hayatını kaybeden annelerin hikayelerini de dinledik."
Savda, yürüyüşü için Suruç'tayken, aynı gün bir PKK'lı cenazesinin töreninin olduğunu anlatarak, "Yürüyüş boyunca ilgimi çeken ve beni sevindiren gelişmelerden birini de, Suruç'ta yaşamış oldum. PKK'lı cenazesinin töreni vardı. Biz yürüdüğümüz sırada cenazenin defni için mezarlığa giden PKK'lı annesi ve yakınlarıyla karşılaştık. Arabayla yanımızdan geçerken durdular. Kayıpları nedeniyle üzgünlerdi ama ona rağmen arabadan inip, bize sarılarak yürüyüşümüzü desteklediklerini söylediler. Bir annenin, bir kadının bu duygularını, düşündüklerini çok önemsiyoruz. Bizi umutlandıran, yürüyüşümüze anlam katan bir gelişmeydi" ifadelerini kullandı.
Vicdani retçi Savda, karşılaştıkları bazı korucu ve askerlerin de, savaştan yana olmadığını, "Mesela Gülyazı ile Şırnak arasındaki belgelerin bir kısmı, korucu beldesiydi. Oradaki korucular da çatışmaların bitmesinden, barıştan yana olduklarını söylediler. Hatta asker kontrol noktasında karşılaştığımız kimi askerlerle de kısa diyalog kurduğumuzda, savaştan yorulduklarını, barışın sağlanması gerektiğini işittik. Savaş herkesi yormuş" sözleriyle açıkladı.
Antep'te de barış için yürüyen Savda, "Türkmenlerden sohbet etme fırsatı bulduklarımız da yürüyüşümüzün başarıya ulaşması için dua ettiler. Onların da savaştan, onun yarattığı acıdan yorulduklarını anladık. Yine Antep'te Arap köylerinde misafir olduk. Kapaklı köyüne misafir olduk. Urfa'ya yakın bir köy. Burada bizi ağırlayan insanlar da dualarıyla, samimi yaklaşımlarıyla barış istediklerini ifade ettiler" diye konuştu.
Bir inşaat şirketinin Malatyalı Türk olan müdürüyle, yol yapımı sırasında diyalog kurduklarını aktaran Savda, "Kendisi sofra kurdu. 3 saat de onunla görüştük. Mesela o da, ülkenin kaynaklarının silaha aktarılmasından yakındı. Malum, son süreçte zamlar var. Bundan muzdarip olduklarını, bütçenin ülke ekonomisine, kalkınmasına kullanılmasını istediğini söyledi.
Vicdani retçi Halil Savda, son olarak, ana akım medyanın barış için atılan adımları görmesini istedi: "Büyük yayınlar maalesef barış için gösterilen çabalara ilgi duymuyor. Son dönemde hükümetin iyice tırmandırdığı güvenlikçi politikaları var. Bu, çatışma sürecini de geliştiriyor. Tam da böyle bir dönemde barışın sesini yükseltmeye çalışıyoruz. Mesajlarımıza, barışla ilgili gelişmelere internet medyasında, sosyal medyada, Kürt ve muhalif medyada ilgi gösteriliyor. Umarız, ana akım medya da önümüzdeki günlerde bu anlayışını değiştirir."
Ali Barış Kurt/ANF