Monday, April 28, 2014

Yeni tehcir bu 24 Nisan’da da bir Ermeni’nin canını aldı

Cihatçıların tehdidi altında Keseb’den Vakıflı’ya göçürülen 1932 doğumlu Loder Tırtıryan’ın yaşlı ve sürgün kalbi daha fazla dayanamadı. Vakıflı köyünde 24 Nisan’da Ermeni Soykırımı’nın 99. yıldönümünde kalp krizi geçirerek hayatını kaybetti
keseb-tirtiryan
Suriye-Türkiye sınırına yaklaşık üç kilometre mesafedeki Ermeni kasabası Keseb, 21 Mart’ta cihatçılar tarafından ele geçirildi. Ellerini kollarını sallayarak Keseb’e saldıran cihatçı çeteler Alevileri katletti. Ermenilere dinleriyle ilgili sorular sorup tacizde bulundu. Cihatçıların korkusuyla, 90 yaşındaki bir Ermeni zorla Müslüman olmayı kabul etti.
Cihatçıların “Sizi Lazkiye’ye götüreceğiz” diye kandırdığı Sırpuhi ve Satenik Titizyan kardeşler 3 Nisan’da Vakıflı’ya yerleştirildi. 5 Nisan’a kadar 20 Kesebli Ermeni Yayladağı’ndan giriş yaparak Anadolu’da kalan tek Ermeni köyü olan Vakıflı’ya getirildi. Vakıflı’ya gelen konukların hemen hemen tamamı 65 yaşın üstünde, aralarında en genci 50 yaşındaydı.
Kesebli Loder Tırtıryan’ın 14 Nisan Pazartesi günü Türkiye’ye getirilmesiyle Vakıflı Köyü’nde yerleştirilen Keseblilerin sayısı 22’ye ulaştı. Tırtıryan uzun süre muhaliflerden saklanmayı başarmış ve Türkiye’ye getirilmesi bu yüzden zaman almıştı. Uzun süre cihatçıların tehdidi altında yaşayan 1932 doğumlu Loder Tırtıryan’ın yaşlı ve sürgün kalbi daha fazla dayanamadı. Vakıflı köyünde 24 Nisan’da Ermeni Soykırımı’nın yıldönümünde kalp krizi geçirerek hayatını kaybetti.
Hatay Halkevi’nden Vakıflı’ya ziyaret
Hatay Halkevi üyeleri Vakıflı köyüne taziye ziyaretinde bulundu. Keseb’den gelen misafirlerle görüşen yöneticiler Vakıflı Köyü Surp Asdvadzadzin Kilisesi önünde oturma eylemi yaptı.
Hatay Halkevi yönetim kurulu başkanı Cihan Çiçek “1909’da Adana ve çevresinden devlet eliyle sürgün edilen, katledilen Ermeniler, 1915’te Anadolu’nun dört bir tarafında bir kez daha bu kırımı yaşadı ve bu topraklardaki mirasları yok edildi/edilmeye çalışıldı. Şimdi de yine AKP’nin cihatçı çetelere olan desteği ile Keseb’a girmesi ve burda katliamlar yapması, Ermenilerin 3. kez, yaşadığı topraklardan gönderilmesine neden olmuştur. Bu insanlar sürgüne mahkum edilmiştir. Başbakanlık açıklama yapıyor, ‘Ermenilerin acılarını anlamak ve paylaşmak bir insanlık vazifesidir’ diye. Acıyı anlamak, insanları sürgüne mahkum bırakmak mıdır? Cihatçıları destekleyerek, onlara saldırı için ön ayak olmak mıdır “insanlık vazifesi” denilen şey! Yeter artık bu insanlarla alay etmeyin!” dedi.
‘Yıllar önce muhacirdik, şimdi yine muhacir olduk’
Keseb’den Vakıflıya gelen 66 yaşındaki Anahit Aholanyan; “Yıllar önce sürgün edildik biz bu topraklardan, Antep’ten gittik biz. Yıllar önce muhacirdik, bu yaşımızda şimdi yine muhacir olduk. İnşallah burada ölmeyiz” dedi.
Keseblilerin çoğu Türkiye’den gitmek istiyor ama hem pasaportlarının kayıp olması, hem de maddi zorluklar nedeniyle bu mümkün olmuyor. Bu sorunun çözümü için Dışişleri Bakanlığı’nın devreye girdiğini kaydeden Surp Asdvadzadzin Kilisesi Vakfı Başkanı Cem Çapar “Şu an 17 kişi Lübnan’a gitmek istiyor. Dışişleri Bakanlığı seyahat belgesi hazırlıyor, Lübnan’dan da kabul için gerekli girişimlerde bulunuluyor. Türkiye Ermenileri Patrikhanesi ile Lübnan’daki Ermeni Ruhani Önderliği de çözüm için devrede” dedi.
vakifli-2
vakifli-1
vakifli-3
vakifli-4
vakifli-5
vakifli-6
vakifli-7
vakifli-8
vakifli-9
vakifli-10
vakifli-11
vakifli-13
vakifli-15
vakifli-17
vakifli-18
vakifli-19
Sendika.Org / Antakya

Friday, April 25, 2014

Dünya onu konuşuyor: Çölü durduran adam

Dünya onu konuşuyor: Çölü durduran adam
24/04/2014 23:11
Yacouba Sawadogo, Afrika'nın sıradışı kişiliklerinden biri. Bilimadamlarının ve çevre kuruluşularının bile çaresiz kaldığı çevre sorunlarına geleneksel yöntemlerle çözüm üretmeyi başaran bir kahraman...
İhtiyar çiftçi, Burkino Faso'nun kuzeyindeki tarım arazilerinde uzun süredir devam eden çölleşmeyi durdurabilen kişi olarak biliniyor...
Bölgedeki toprak, uzun yıllar içinde aşırı ekim, aşırı otlatma ve aşırı nüfus yoğunluğu nedeniyle giderek sertleşmeye, verimsizleşmeye ve sonunda çölleşmeye başlamıştı...

Ulusal ve uluslararası araştırmacılar tarafından uzun yıllardır devam eden çalışmalar ise, toprağı kurtarmak için yeterli olmuyordu. Umutlar giderek tükenmekteydi.

Ta ki Yacouba Sawadogo adlı bir adam, 1980'li yıllarda ortaya çıkıp da, çölleşmeye karşı kendi geleneksel yöntemleriyle savaşmaya karar verene kadar. Yacouba'nın kullandığı teknikler oldukça eski ve garipti; bu yüzden bölgedeki çiftçiler tarafından alay konusu oldu.


Fakat yıllar içinde ferk edildi ki, Yacouba'nın inatla uyguladığı teknikler, ormanı yeniden var etmeyi, toprağı yeniden zenginleştirmeyi başarmıştı. Yacouba tek başına çölü durdurmuştu.

Yöntemi ise oldukça basitti. Eski Afrika tarım pratiği olan "Zai" tekniğine göre, önce sertleşmiş zemine büyük bir çukur açılıyor, sonra içine bitki artıkları ve gübreden oluşan bir karışım yerleştiriyordu.

İçine ise bölge şartlarına uygun, dayanıklı ağaç türlerinin tohumlarını koyuyordu. Yağmurlu mevsimlerde suyu emen ve muhafaza eden delikler, kurak dönemlerde bitki için gereken nem ve besini sağlıyordu.


Zai tekniğine göre, zeminin 'kurak mevsimde' hazırlanması gerekiyordu. Ki bu da, bölgede uygulanan tekniğin tam tersiydi. Hiç kimse inanmasa da, o inatla çalışmayı sürdürdü. 20 yıl içinde kuraklıktan zarar görmüş 120 dönümlük kurak araziyi, 60 ayrı tür ağaçtan oluşan yeşil bir alana dönüştürmeyi başardı. Bir adamın tek başına yarattığı bu mucize bilimadamlarını da şaşırtmıştı.

Doğal Kaynaklar Uzmanı Chris Reji, süreci şöyle özetledi:

"Bölgede, binlerce hektarlık alan tamamen verimsiz halde. Ama Yacouba'nın teknikleri uygulanırsa, bu topraklar yeniden canlanabilecek"
Bu durum uluslararası kuruluşları da harekete geçirdi.

Mark Dodd imzalı bir belgesele de konu olan Yacouba ise, ziyaretçilere kendi özel tekniklerini öğretmeyi sürdürüyor! Çevre köylerden birçok çiftçi Yacouba'yı ziyaret ederek tohum kalitesi, ekim yöntemleri ve diğer konularda ondan bilgi alıyor.

Bir eğitim programı başlatmak ve tüm bölgeyi dönüştürmek istediğini belirten yaşlı çiftçi, "Eğer kendi köşenize çekilirseniz, bildiklerinizin insanlığa hiçbir faydası olmaz" diyerek çalışmalarını ölene dek sürdüreceğini belirtiyor.

Thursday, April 24, 2014

Orphans of the Genocide


 By the end of WWI over 150,000 Armenian children were left parentless as a direct result of the Armenian Genocide perpetrated by the Ottoman Authorities. Near East Relief commissioned by the US Congress catered to over 132,000 Armenian orphans alone.
Orphans of the Genocide is a short film produced by the Armenoid Team. This short documentary includes a feature interview by Maurice Missak Kelechian, whose findings unveiled the secrets of an orphanage in Antoura near Beirut, Lebanon where 1,000 Armenian Genocide Orphans were being turkified. Mr. Keleshian's research prompted an article by award winning journalist Robert Fisk of The Independent magazine.
This short documentary also includes testimonials from children of Armenian Genocide orphans. This 18 minute documentary debuted on April 24, 2010 at the commemoration of the 95th Anniversary of the Armenian Genocide in Hollywood Florida. The one hour version of Orphans of the Genocide will include a feature interview by award winning journalist Robert Fisk.

Monday, April 21, 2014

99. YILINDA ERMENI SOYKIRIMINI ANMAK

Ermeni Soykırımı’nın 99. yılında İstanbul’da üç gün boyunca çeşitli etkinlikler düzenlenecek.
24 Nisan Ermeni Soykırımını Anma Platformu, 24 Nisan'da saat 10:00'da Haydarpaşa’dan ölüme gönderilen Ermeni aydınlarını anacak.
Saat 13.00'te 24 Nisan 2011′de öldürülen Sevag Şahin Balıkçı mezarında anılacak. Saat 19.15'te Taksim Meydanı’nda anma düzenlenecek.
Hafta içinde devam eden diğer etkinlikler ise şöyle:

22 Nisan

"Açık Kapı" Etkinliği: Avrupa Delegasyonu sivil toplum temsilcileriyle buluşuyor
Sivil toplum temsilcileri, Avrupa'dan gelen ırkçılık karşıtları ve Diaspora üyeleriyle tanışıp, karşılıklı fikir alışverişinde bulunacak. (Ön kayıt şart)
Saat: 18.30 Yer: Cezayir Restaurant
Panel: "1915'te Ne Olmuştu?" Konu günümüzde niye güncel?
 Moderatör:
  • Prof. Dr. Ferhat Kentel
Konuşmacılar:
  • Fethiye Çetin (Yazar ve Avukat)
  • Benjamin Abtan (EGAM)
  • Nicolas Tavitian (AGBU)
Saat: 14.30  Yer: İstanbul Şehir Üniversitesi, Altunizade/Doğu Kampüs Konferans Salonu 

23 Nisan

Soykırımla Yüzleşme Forumu
Türkiye’den ve Ermeni Diasporasından katılan konuşmacılarla birlikte 100. yıldönümü yaklaşan Ermeni Soykırımı’yla yüzleşmek, birlikte neler yapabileceğimizi tartışmak için düzenlenen forum, ilgi duyan herkesin katılımına açıktır. Etkinliğe katılım ücretsizdir. (Ön kayıt şart)
Program:
12.30-13.45 Ermeni Soykırımının tanınması: Özür ve adalet
  • Fethiye Çetin (Yazar)
  • Roni Margulies (DSİP)
  • Özgür Sevgi Göral (Hakikat Adalet ve Hafıza Merkezi)
14.00-15.30 Diasporanın talepleri ve sorumluluklarımız
  • Nicolas Tavitian (AGBU)
  • Benjamin Abtan (EGAM)
  • Levent Şensever (DurDe)
16.00-17.30 Soykırımla yüzleşme sürecinde siyasetin rolü
  • Demir Çelik (BDP Milletvekili)
  • Şenol Karakaş (DSİP )
  • Murat Paker (Öğretim Üyesi, YSGP)
18.00-19.00 Forum: Soykırımla yüzleşiyoruz
  • Ömer Faruk Gergerlioğlu (Yazar)
  • Ferhat Kentel (Öğretim Üyesi, Yazar)
  • Ayşe Berktay (HDP)
  • Eren Keskin (İHD)
  • Garo Paylan (HDP)
  • Yıldız Önen(Küresel BAK)
  • Cafer Solgun (Yüzleşme Derneği)
Yer: Taxim Hill Oteli (NV)

Kötüler Direnişe Devam Ediyor ODTÜ


Sunday, April 20, 2014

TACİZCİYE 'ÇOCUK HÂLÂ BAKİRE' İNDİRİMİ

Tacizciye 'çocuk hâlâ bakire' indirimi

Öz yeğenine 5 yıl boyunca taciz ettiği iddiasıyla yargılanan sanığa "çocuk hala bakire" indirimi...
Yargıtay İstanbul'da 5.5 yaşından itibaren 5 yıl boyunca amcasının cinsel istismara uğrayan çocukla ilgili şaşırtan bir karar verdi.  “Bekâreti bozulmadı” diyen Ceza Genel Kurulu, eylemi 'basit cinsel istismar' saydı. Amcanın cezası 3 yıla kadar inebilir.
Hürriyet gazetesinden Oya Armutçu'nun haberine göre İstanbul'da, dava dosyasına göre, amca A.Y., 2005’ten başlayarak, 5.5 yaşında, ilkokul 2 ve ilkokul 5’inci sınıflarda küçük D.Y.’ye cinsel istismarda bulundu ve “Eğer bunları söylersen öldürürüm” diye tehdit etti.
Korkan çocuk ancak 11 yaşında amcasının cinsel saldırısı üzerine annesine olayı anlattı. Ailenin şikâyeti üzerine 2009’da amcaya Bakırköy 11’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı.

Mahkeme, Adli Tıp Kurumu’nun D.Y.’nin ‘ruh ve beden sağlığının bozulduğu’ raporunu da göz önüne alarak, eylemi ‘cinsel istismara teşebbüs’ olarak nitelendirdi. Amcaya, 18 yıl verildi ancak mahkeme sonra cezayı sanığın ‘iyi halinden’ 14 yıl 4 ay 15 güne indirdi. Temyizde Yargıtay, 12 Şubat 2012’de, ‘basit cinsel istismar var’ diye kararı bozdu. Mahkeme ise bozma kararına uymayıp hapis kararında direndi.

Direnme kararı üzerine dava salı günü Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na (YCGK) geldi. Kurul, Yargıtay’ın “Organ sokmak suretiyle eylem işlenmemiş. Basit cinsel istismardır. Kız bakire” kararını yerinde gördü ve mahkemenin direnme kararını bozdu. Öz amca, ‘çocuğa basit cinsel istismar’dan 3 yıldan 8 yıla kadar hapisle cezalandırılacak. Mahkeme, kesin olan bu karar üzerine ‘iyi hal indirimi’ verirse sanığın cezası bu kez 3 yıla kadar inebilecek.

Thursday, April 17, 2014

Oğlunun katilini ipten aldı

İran’da bir idam mahkûmu son anda infaz edilmekten kurtuldu. Yaşanan ilginç olayda, yedi yıl önce 18 yaşındayken bıçaklanarak öldürülen Abdullah Hüseyinzade’nin annesi, oğlunun katilini idam sehpasında son dakikada affetti ve onu tek bir tokatla cezalandırdı
Oğlunun katilini ipten aldı
İRAN’IN yarı resmi ajansı Isna’nın haberine göre Mazandaran eyaletine bağlı küçük bir kasaba olan Royan’da yaşanan olaydan yedi yıl sonra Hüseyinzade’nin katili Balal’ın infazı için her iki tarafın aileleri de meydanda toplandı. Şeriat kanunlarında görülen kısas uygulamasına göre idam cezasına çarptırılan Balal’ın infaz edilmek üzere gözleri bağlandı ve boynuna ip geçirildi.
Öldürülen gencin ailesinin darağacındaki Balal’ın altındaki tabureyi çekmesi bekleniyordu. Ancak son dakikada Abdullah’ın annesi Balal’a önca bir tokat attı ve onu affettiğini söyledi. İdam sehpasındayken hayatı bağışlanan Balal’ın annesi gözyaşları içinde Abdullah’ın annesine sarıldı. İdamdan son anda kurtulan gencin annesi, oğlunu affeden acılı annenin ayaklarına kapandı.
Abdullah’ın annesi Balal’ın oğlunu kasıtlı olarak öldürmediğine kanaat getirmiş. Altı yıl süren davalar süresince aile, Balal’ın idamını defalarca ertelenmesini istemiş. İdam için en son tarih verildiğinde İran’da yeni yıl kutlamalarının yapıldığı Nevruz’a denk geldiği için aile bu tarihi de kabul etmemiş.
Baba Hüseyinzade İsna’ya yaptığı açıklamada karısının fikrini değiştirmesine üç gün önce gördüğü bir rüyanın neden olduğunu söyledi ve “Karım rüyasında büyük oğlumuzu görmüş. Annesine iyi bir yerde olduğunu ve intikam alınmasına gerek olmadığını söylemiş” diyerek rüyayı anlattı. Bu olayın üzerinde aile idam gününe kadar düşünmeye karar vermiş. Abdullah’ın ailesi daha önce de 11 yaşındaki bir oğullarını motosiklet kazasında kaybetmişti.
İdamdan kurtulan Balal’a şimdi ne ceza verileceği ise henüz bilinmiyor. İran kanunlarına göre aile yalnız idam kararı konusunda söz sahibi ancak hapis cezalarına karışamıyor

Tuesday, April 15, 2014

Snowden belgelerini haberleştiren Guardian ve Washington Post, Pulitzer'e layık görüldü

  • Tarih

Guardian gazetesinde ödül getiren Snowden belgeleri haberlerini Glenn Greenwald, Ewen MacAskill ve film yapımcısı Laura Poitras; Washington Post gazetesinde ise Barton Gellman yapmıştı
T24
Washington Post ve Guardian gazeteleri, Amerikan istihbarat teşkilatı NSA’in yasadışı dinleme faaliyetleri ile ilgili CIA eski çalışanı Edward Snowden’ın sızdırdığı belgelere dayanarak yaptıkları haberlerle dünyanın en saygın gazetecilik ödülü olan Pulitzer’e layık görüldü.
New York’ta gerçekleşen ödül töreninde Pulitzer komitesi, gazeteleri “NSA’in yaptığı geniş çaplı gizli dinleme faaliyetlerini ortaya çıkarttıkları ve agresif bir habercilikle hükümet ve halk arasında güvenlik ve özel hayat konusunda bir tartışma başlattıkları için” tebrik etti. Guardian gazetesinde ödül getiren haberleri Glenn Greenwald, Ewen MacAskill ve film yapımcısı Laura Poitras; Washington Post gazetesinde ise Barton Gellman yapmıştı.

 Snowden, "meslektaşlarına" ABD'de gazetecilik alanındaki en büyük ödülün verilmesini, "halkın yönetimde rol oynaması gerektiğine inanan herkesi haklı çıkardığı" şeklinde değerlendirdi.

'DAHA SORUMLU BİR DEMOKRASİ'

Sızdırdığı belgelerle ilgili haber yapan gazetecilerin tehdit edildiğine ve haber yapmamaları için baskı yapıldığına dikkati çeken Edward Snowden, "Tüm bunlara karşın yaptıkları çabalar, daha iyi bir gelecek ve daha sorumlu bir demokrasi sağladı" ifadesini kullandı.

Friday, April 11, 2014

İşbirlikçi Cezaları


Almanlarla İşbirliği Yaptıkları Gerekçesiyle Askerler Tarafından
Saçları Kesilenler ve İdam Edilenler – Fransa – 1944

Saturday, April 5, 2014

Did Adolf Hitler marry a Jewish woman? DNA tests ‘show Eva Braun associated with Ashkenazi Jews’

Did Adolf Hitler marry a Jewish woman? DNA tests ‘show Eva Braun associated with Ashkenazi Jews’


The Dead Famous DNA film tested hair samples which are said to have come from a hairbrush used by Hitler's secret lover and discovered at his mountain retreat

Eva Braun, Adolf Hitler’s long-term lover who married the Nazi leader hours before their joint suicide in his Berlin bunker, may have had Jewish ancestry, ground-breaking DNA testing has found.


DNA analysis of hair samples from a hairbrush claimed to belong to Braun suggests that the fascist dictator responsible for the murder of millions of Jews may have unwittingly married a woman of semitic descent, in one of his final acts as the Third Reich crumbled.
The revelation appears in a Channel 4 documentary, Dead Famous DNA, broadcast next week, in which leading scientists attempt to extract DNA from relics and analyse their genome to solve mysteries associated with them.
 http://www.independent.co.uk

Thursday, April 3, 2014

Korumaya uzak kadınlar

Göçmen kadınlar evde, sokakta, işyerinde şiddet görüyor. Devlet bu kadınları korumada hem yetersiz hem isteksiz

Korumaya uzak kadınlar Türk “eşi” ile nikâhsız yaşamaya zorlanmış, üç çocuğuna rağmen vatandaşlık başvurusu yapamamış, ölümüne şiddet görse de çocukları için burada “esir” düşmüş kadınlar... Göç yolunda tecavüze uğramış, buraya geldiğinde hamileliği iki ayı geçmiş olan, kürtaj yaptıramayan, doğurduğu çocuğa hiç gülmeyen kadınlar... Fabrikada gece vardiyasında ayda 500 TL’ye çalışan, orada tecavüze uğrayan kadınlar... Kumkapı’da elle, sözle en ağır tacizlerden korunarak yürümesi mümkün olmayan kadınlar...
Türkiye’nin hızla büyüyen göçmen sorununa paralel bir de şiddet mağduru göçmen kadın sorunu var. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’ne (BMMYK) başvuru sürecinde olan sığınmacı sayısı üç yılda yaklaşık 16 binden 70 bine ulaşırken, “kağıtsız” yani yasal durumda olmayan göçmenlerin sayısı yüzbinlerle ifade ediliyor. Bunların dışında Suriyeli göçmenlerin sayısının da bir milyona vardığı söyleniyor.
 

‘POLİSE GİDEMEZ’
Helsinki Yurttaşlar Derneği Mülteci Destek Programı’ndan Ceren Öztürk “Göçmen denince hemen herkesin aklına “genç bir erkek” imgesi gelse de, gelenlerin yaklaşık yarısı kadın” diyor. Sığınmacı ve mültecilerle ilgili çalışan sivil toplum kuruluşları, deneyim paylaşımı için yaklaşık bir yıl önce cinsel şiddet mağduru göçmen kadınlarla ilgili bir grup oluşturmuş. Öztürk, bu grubun katılımcılarından. Göçmen kadınların, onları şiddete daha açık hale getiren kırılgan durumlarını şöyle anlatıyor: “Mesela işyerinde, Fildişi Sahilleri’nden gelen bir kadını taciz etmek Türkiye vatandaşı bir kadını taciz etmekten daha kolay. Çünkü o kadının abisi gelemez ya da o kadın mahkemeye gidemez.”

Göçmen kadınlar Türkiye’de bakıcı olarak çalıştıkları evlerde, işçi olarak çalıştıkları tekstil atölyelerinde şiddete maruz kalabiliyor, sevgili ya da kocalarından şiddet görebiliyor, insan ticareti mağduru olup seks işçisi olarak çalıştırılabiliyor. Bu kadınlar eğer “kağıtsız”sa şiddet gördüklerinde polise başvurmaktan çoğunlukla çekiniyor. Öztürk bunun nedenini şöyle özetliyor: “Diyelim ki, vizesi bitmiş bir kadına, yolda biri bıçak çekti. Kadın şikayetçi olsa, o kişi serbest bırakılır, kendisi ise sınırdışı edilmek üzere Kumkapı’daki geri gönderme merkezine konulur.”
 

Helsinki Yurttaşlar Derneği, ASEM (Yaşlı Göçmenler Derneği) DABATEM (Davranış Bilimleri Araştırma ve Tedavi Merkezi), İnsan Kaynağını Geliştirme Vakfı, Kadınlarla Dayanışma Vakfı ve TOHAV (Toplum ve Hukuk Araştırmaları Vakfı) çalışanlarından oluşan bir grup, yaklaşık bir yıldır yaptıkları toplantılarda cinsel şiddeti mağduru kadınlara ilişkin deneyimlerini paylaşıyor.
 

‘Sürekli zorlamak gerek’
Devletin şiddet mağduru Türkiye vatandaşı kadınlara sağladığı sığınma evi, sağlık, kürtaj gibi hizmetler zaten yetersiz. Göçmen kadınlarınsa -yasadışı bir durumları yoksa bile- bu hizmetlere ulaşmaları bir kat daha zor. Şiddet mağduru kadınlar için oluşturulan gruptan İnsan Kaynağı Geliştirme Vakfı Müdürü Dr. Muhtar Çokar, “Zaten mağdurlara sağlanan hizmetler standart değil, otomatik değil, çok anlaşılabilir de değil. Göçmen kadınlar için her aşamada Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın birimlerini ve hastaneleri zorlamak gerekiyor. Sığınmaevlerine kabul etmek konusunda da çok istekli değiller. Parası olmayanlara Sosyal Yardımlaşma Vakfı tarafından verilen destekten teoride yaralanıyorlar ama uygulamada sorun çıkabiliyor” dedi.

TARAF