Wednesday, July 4, 2012

"Unutulan" anarşistler

Solun kendine çok da uzak olmayan "kardeş" ideolojisinden insanlarla "devrimci dayanışma"ya girmesinin zamanı geldi de geçiyor
İSMAİL GÜNEY YILMAZ
Anarşist düşünce, modern zamanların en lânetli ideolojisi olarak nitelenebilir. Anarşizm, bilinen devrimci sosyalistlerin çizdiği aşamalı kurtuluş güzergahlarının aksine, kapitalizmden komünizme geçişte bir “ara rejim”in gerekliliğine ihtiyaç olmadığını savlayan bir fikriyat. Bu düşünceye göre “devlet”in her türlüsü özgürlüğe biçilmiş kefendir, anarşizmin temelleri otorite denilen şeye tüm biçimleriyle karşı olmak üzerine şekillenir. Sosyalist solla, anarşistler arasındaki esas fark da, sosyalizmde “devlet” kavramının, hem de olabilecek en güçlü şekliyle var olmasından kaynaklanır. Bu fark da teorik ve gerçek, şiddetli çatışmalar şeklinde, I. Enternasyonal’den bugüne devam eden anarşist-Marksist zıtlaşmasında sürüyor.

Tutsak anarşistler meselesi
Yukarıda koca koca kitaplara konu olan anarşizm mefkuresini en özet ve anlaşılabilir ifadelerle anlatmaya çalıştık. Muhalif kulaklara hoş gelen ama uygulanabilirliği ve teorik altyapısı açısından sorunlu bir ideoloji olan anarşizm, birbiriyle, bireyin özgürlüğü, komünal yaşam gibi temel tartışma konuları dışında taban tabana zıt olan pek çok alt dala ayrılıyor. Mesela şiddeti savunanı da var, ona ileneni de.
Türkiye ’de de, pek taraftar bulamamış, zayıf bir hareket olan anarşizm, son 1 Mayıs sonrası tekrar gündeme geldi. Aslında Türkiye ’de siyasi bir aşağılama sıfatı olarak “anarşistlik” hep gündemdeydi ama bu kez ilk defa gerçek anlamıyla ülkenin haber bültenlerine bir operasyonla taşınmış oldu.
Bu yılın 1 Mayıs ’ı olaysız, kavgasız, gürültüsüz geçecekti ki, “Anarşist Blok” adlı grubun çağrısıyla bir araya gelmiş çeşitli eğilimlerden anarşistlerin yürüyüş sırasında Şişli’deki “sembolik öneme haiz” bazı iş yerlerinin camını çerçevesini indirmesi, bir istisna oldu. Hedef alınan şirketlerin sembolik olması gibi, eylem de aslında sembolikti. Bu eylem sonucu ne Şişli’de bir otonom oluşturuldu ne de kapitalist şirketler büyük zararlar gördü.
Anarşistlerin bu eylemi sonrasındaysa, terörle mücadelenin iki operasyonuyla çok sayıda gözaltı sonucunda 15 anarşist tutuklandı. Üstelik Metris M Tipi Kapalı Cezaevi’nde sekiz kişilik koğuşta hepsi bir arada kalıyor. İnançlarından soyundurulmaya çalışılan anarşist tutsakların 12’si iki haftadır dönüşümlü açlık grevi yapıyorlar.

Sola çağrı
Solunsa anarşist tutsaklar mevzusuyla pek ilgilenmediği görülüyor. Bu yazının da esas derdi bu zaten. “Unutulan”, pek konuşulmayan anarşist tutsakları hatırlatmak. Bir anarşist avına dönüşen ve çeşitlendirilmiş saçma iddialarla şişirilen bu operasyona gereken etkin ve örgütlü tepkiyi göstermeyi sol boynunun borcu olarak bilmeliydi. Kezâ eğer adına “devrim” dediğimiz şey gerçekleşecekse, o binaya dün olduğu gibi yarın da anarşistler de taş koyacaklar. Solun kendine çok da uzak olmayan “kardeş” ideolojisinden insanlarla “devrimci dayanışma”ya girmesinin zamanı geldi de geçiyor.

Başkaldırının matematiği
Böyle bir dayanışma yazısında, tutsaklar vermiş bir gruba eleştiri yapmanın gereği tartışılabilir ama söz konusu anarşist ekibin kimi açıklamaları da bazı eleştirel değinmeleri gerektiriyor. Sola üstten bakarak “şenlikli 1 Mayıs ” eleştirisi yapan ve gerçekleştirdiği eyleme yönelik eleştirileri bloke etme çabası içinde olan Anarşist Blok, sanki daha birkaç sene öncesine kadar 1 Mayıs alanı için verilmiş mücadeleyi unutmuş gibi gözüküyor. Taksim’de serbest 1 Mayıs kutlamaları hakkı hangi bedeller göze alınarak kazanıldı? 1989’u ve Mehmet Akif Dalcı’yı bir hatırlasınlar. Akıllarına 2007-2010 arası 1 Mayısları getirsinler.
Anarşist arkadaşlar, şiddetin amaç ve araçlığını karıştırmış gibiler sanki. Tek başına şiddete bir kutsiyet atfedenler “goşist” diye addedilebilirler yalnızca. Hele ki yürüyüşe çoluğuyla çocuğuyla gelmiş binlerce insan varken ve kolluk güçlerinden eyleme herhangi bir müdahale gerçekleşmemişken, sağa sola saldırmak aynı zamanda bir sorumsuzluk örneğidir de.ALINTI