- Sezaryen için “tıbbi zorunluluk” isteyen düzenleme yasada, “Gebe veya rahmindeki bebek için tıbbi zorunluluk bulunması halinde doğum, sezaryen ameliyatı ile yaptırılabilecek. Gerekli tedbirlerin alınmasına rağmen, doğumu takiben anne veya bebekte meydana gelebilecek istenmeyen sonuçlardan dolayı hekim sorumlu tutulamayacak” denildi.
Düzenleme aleyhine yapılan konuşmalarda ise, AKP’nin iktidara geldiği 2002’de sezaryen oranı yüzde 21 iken, 2012’de bu oranın yüzde 48’lere çıktığı vurgulandı. Sezaryendeki bu artışın nedeninin de sağlık sisteminde ve özelleştirme politikalarında yattığının altı çizildi. Öte yandan yasada özel hastanelere yönelik herhangi bir düzenleme olmaması da dikkat çekti. Halbuki Sağlık Bakanı Recep Akdağ, “Gereksiz yere sezaryen oranlarını çok yükseltmiş olan özel hastanelerle ilgili yaptırımlarımız olacak. Bunu da önümüzdeki aylardan itibaren bütün Türkiye’de yaşayacağız” demişti.
TJOD: 2 YIL ÖNCE UYARDIK ÖNLEM ALINMADI
Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği (TJOD) sezaryen yasası ile ilgili bir açıklama yayınladı. Açıklamada, Türkiye’de sezaryenle doğum oranının 2003 yılında yüzde 21.2 oranında, 2011 yılında ise yüzde 48 oranında olduğuna dikkat çekildi.
“Bu oranların düşürülmesine yönelik dünyadaki uygulamaları da içeren geniş bir program bundan yaklaşık 2 yıl önce Sağlık Bakanlığına sunulmuştur. Programla ilgili hiçbir uygulama yapılmadan, dünyada bir ilki oluşturacak şekilde, hekim sorumluluğu ve yetkisinin kanunla düzenlenmesi yoluna gidilmesi, Türkiye’nin dünyadaki imajını zedeleyecek bir girişim olarak görülmektedir” denildi.
ANNE İSTEMLİ SEZARYEN YÜZDE 4
Kanun teklifinde tartışılması gereken hususun “Anne istemli sezaryen” olduğu belirtilen açıklamada, “Anne istemli sezaryen oranının ülkemiz için yüzde 4 olduğu açıklanmışsa da bu oranın kesin olarak ne olduğu bilinmemektedir. Anne isteği ile sezaryenin sıklığı araştırılmalıdır. Kanımızca, doğru danışma verdikten sonra anne isteği ile sezaryene olanak sağlayacak yasal düzenlemeler yapılmalıdır” denildi.
Dünyada genel kanının, “Hastanın otonomisine ve bir kadının kendi doğum şeklini seçme hakkına saygı duyulmasının etik bir davranış olduğu” yönünde olduğunun hatırlatıldığı açıklamada, “Anne isteği ile sezaryen ve hastaların sezaryen tercihi, kamuoyunda yeteri kadar tartışılmadan, hekimlerin karar verme ve hastayı değerlendirme yetkisi yok sayılarak kanunla önlenmeye çalışılmaktadır. Bu durum imza attığımız sözleşmelere aykırıdır.
Sezaryenin gerekli ya da gereksiz olduğuna hekim karar verir. Yasaklama ve cezalandırma yöntemleri uzun vadede, toplum sağlığını olumsuz etkileyecektir.
Daha önce Sağlık Bakanlığına sunulan ve yüksek sezaryen oranlarını düşürmeye yönelik tedbirlerin hiçbiri alınmadan, sadece hekimi cezalandırmaya çalışmak, sorunu çözmeyecektir” denildi. (HABER MERKEZİ)
SONUÇLARI KÖTÜ OLUR
Gazetemize konuşan Kadın Doğum Uzmanı Dr. Gülnihal Bülbül, sistemin normal doğumu desteklemeyen pek çok yönü varken birkaç cümlelik yasalarla sorunun çözümünün mümkün olmadığını ifade etti.
“Bir kadına zorla, baskıyla, istemediği halde ve fobi derecesinde korkuları olduğu halde normal doğumu dayatamazsınız. Bunun sonucu kötü olur” diyen Bülbül şunları dile getirdi: “Önce ebelik yasası çıkması, ebelere rollerinin geri verilmesi lazım. Ebe ortalama 12 saat olan doğum süresince gebeyle ilgilenecek, gerekirse doktoru çağıracak. Böylece doktor da ‘12 saat bir hastayla uğraşmak yerine yarım saatte sezaryen yaparım’ demeyecek. Doktorun bunu söylemesine neden olan koşulları ortadan kaldırmak lazım”
İŞKENCEYLE EŞ DEĞER
Sağlığın ticarileşmesiyle sezaryen oranının arttığını ifade eden Bülbül, sosyal devlet anlayışının olduğu ülkelerde sezaryen oranının düşük olduğunu, Türkiye’de sezaryen oranlarının yüksekliğinin sağlıktaki performans sistemi ile bağlantılı olduğunu ifade etti. Bülbül, “Performans sistemi de sonuçta parça başına iş yapma, ticaret üzerine dönen bir sistem. Sistem böyle olunca normal doğum için 12 saat harcamak, sezaryen için yarım saat harcamak kriter olmaz” dedi.
Kadına “Sen kürtaj olmayacaksın, sen normal doğuracaksın” demenin insan haklarına aykırı olduğunu söyleyen Dr. Gülnihal Bülbül, “Doğumun bir travma haline gelmemesi için de yapılabilecekler var. Finlandiya örneğinde olduğu gibi kadınların gebelikleri süresince eğitilmesi, psikolojik destek almaları, endişeleri ve korkularıyla bilgilendirilerek baş etmeleri yasayla sorunu ele almaktan daha anlamlı. Her şeye rağmen gerçekten sezaryen istiyorsa o kadını zorla normal doğuma yönlendirmek kadına işkence yapmakla eş değer.” ALINTI
Friday, July 6, 2012
Sezaryen fetvası kanun oldu!
Başbakan Erdoğan’ın 25 Mayısta verdiği “kürtaj ve sezaryen” fetvasının ilk ayağı tamamlandı. Mecliste bugün görülen “Sezaryen Kanun Teklifi” yasalaştı. Sezaryene “tıbbı zorunluluk” şartı getirildi. Başbakan Erdoğan, Uluslararası Nüfus ve Kalkınma Konferansı’nda “Sezaryenle doğumlara karşı olan bir Başbakanım. Kürtajı bir cinayet olarak görüyorum. Her kürtaj bir Uludere’dir diyorum. Bu milleti dünya sahnesinden silmek için sinsice bir plan olduğunu bilmek durumundayız” demişti.