Monday, July 9, 2012

Eşcinsellik ve ‘Benim Çocuğum’ Belgeseli Üzerine Röportaj

Eşcinsellik ve ‘Benim Çocuğum’ Belgeseli Üzerine Röportaj

Ataerkil toplumumuzda, ataerkilliğini, gerici tavırlarını ve homofobikliğini de   yanına alarak eşcinsellere yaşam alanı bırakmamakta ısrar eden bir toplumumuz var hala. Kendi doğrularını ve normal anlayışlarını ikiyüzlü bir ahlak bekçiliği maskesi altında direten,  kabul ettiremediğinde sözlü ya da fiziksel şiddete başvuran kadınlara erkeklere sahip bu ülke. Cinselliğin bile hala tabu olduğu Türkiye’de bir de eşcinselseniz, tedavi olması gereken bir birey olup çıkıyorsunuz. Çünkü toplumun  bilmiş bireylerine göre, hayatınızda bir vajina-penis uyumu yoksa siz  derhal iyileşmelisiniz.  Sadece sözleriniz, düşünceleriniz, politik görüşünüz değil cinselliğinizle de ‘herkes’e benzemelisiniz.

Tüm bunların yanı sıra Türkiye’de eşcinseller ve onların aileleri çok güzel bir projeye adım atıyor. Eşcinseller ve aileleri, demokratik bir mücadele adına, ayrımcılık karşıtı harika bir belgesel hazırlıyorlar.  Adı: Benim Çocuğum. Çocuklarını yalnız bırakıp dışlamak ve aşağılamak yerine, onlara saygı duyan, onları sadece ‘o’ olduğu için seven ebeveynlerden Ömer Ceylan Bey’le bir röportaj hazırladım. Ömer Bey, yetmiş yaşında iktisat mezunu, evli ve çocuklu bir beyefendi. Oğullarından biri ise eşcinsel.Röportajı okumaya başlamadan önce, belgesele destek olmak isterseniz http://www.listagfilm.com/home.php?lang=TR  bu adresten ayrıntılı bilgiye ulaşabilirsiniz.

Çocuğunuz eşcinsel olduğunu söylediğinde ilk olarak ne hissettiniz, ne düşündünüz?

Ben çok fazla tepki vermedim. Çünkü benim kendi kişisel gelişimim ile ilgili çalışmalarım oldu ve ilke olarak şunu benimsedim: “her bireyin hayatı kendisini ilgilendirir.” Babam şu an hayatta olsa hayatımı asla onaylamazdı. Ama bu hayat benim ve ben kendi hayatım için nasıl bunu istiyorsam, çocuğum için de herkes için de bunu istiyorum. Ona zor bir hayatının olabileceğini ama daima yanında olacağımı  belirttim. Ancak ondan sonra o konuşmak istedi ben uzun süre kaçtım çünkü o konuda pek bir şey bilmiyordum. Sonra oğlum etrafa kitaplar bırakmaya başladı ben onları okudum, ardından oğlumla konuşmaya başladım. Asıl bilgilenişim ise CETAD ( Cinsel Eğitim, Tedavi ve Araştırma Derneği) ile başladı. Orada psikiyatrlar ve aileler toplanır hem bilgileniriz hem bilgilerimizi diğer ailelerle paylaşırız.

Mesela benim de eşcinsel arkadaşlarımdan bazıları ailelerine açıldılar. Bir kısmı normal ve ılımlı yaklaşırken, bazı aileler evlatlıktan reddettiler çocuklarını. Diğer ebeveynelere ne önerirsiniz?

Biz bu tip ebeveynelere ulaşmaya çalışıyoruz çünkü bu reddetme tarzı tepkilerin nedeni aslında cahillik. Bu bir tercih değil, bu bir cinsel yönelim. Ben onları bilgilenmeye çağırıyorum. Çünkü pek çok insan etraf ne der kaygısıyla yaşıyor. İlk öğrenme sürecinde pek çok aile inkar, reddetme dönemleri yaşıyor. Biz de mesela on sene boyunca bu durumu kendi içimizde yaşadık. Benim önerim; kendileri gibi olan ailelerle tanışmaları. Onun için bizim ilk hedefimiz ailelerine açılmış olan gençlerin ailelerine ulaşmak. Onlarla biraz görüştükten sonra CEDAT’a getirmeye çalışıyoruz. Mesela birgün bizim Kasım 2010’da Hürriyet Pazar ekinde tam sayfa röportajımız çıktı gerçek isimlerimizle ve fotoğraflarımızla birlikte. O hafta CEDAT’a bir hanım geldi, onunla biraz konuştuk. Dedi ki “oğlum beni Antalya’ya tatile götürdü, orada sizin röportajınızın olduğu sayfayı açtı ve bana eşcinsel olduğunu söyledi. On beş gündür uyku uyuyamıyorum.” Dedi. İçeri girdik sorular sordu heteroseksüel, biseksüel, eşcinsel ne demektir anlamlarını sordu. Ve toplantıdan çıktıktan sonra o gece rahat bir uyku uyuyacağını söyledi.Daha da ilginci bu kadın eşi Doğu’lu olduğu için eşine bunu açıklayamayacağını söyledi ama on beş gün sonra eşiyle toplantılara katılmaya başladı. Yani bilgilendikçe rahatlıyoruz aslında.

Peki bu konularda topluma kırgın ya da kızgın olduğunuz bir konu var mı?

Kırgın ya da kızgın değilim. Ama maalesef yalnızca bizim ülkemizde bu tabu yok. Geçen sene Sicilya’ya gittik orada Katolik baskısı öyle yoğun ki,  toplantılar manastırda yapılıyor bu yüzden aileler gelemiyor.  Bir kişi bir akşam geldi yarım saat görüşebildik. Maalesef pek çok toplumda bu durum böyle. Mesela İspanya’da eşcinsellikle ilgili yasalar çıktı ama toplum henüz hazır olmadığı için hala pek çok yerde  baskı var.  Özellikle İslamcı kesim “yaratılanı severiz yaratandan ötürü” diyor ama buna göre davranılmadığını görebiliyoruz. Ne ben ne bir başkası diğerini yargılama hakkına sahip değil, insan yalnızca kendisini yargılayabilir. Topluma kızgın değilim çünkü Türkiye’de cinsel eğitim yok,hala cinsellik bile bir tabu. Mesela ben de üniversite mezunuyum hatta master da yaptım ancak bu olaylar olana kadar eşcinsel nedir, biseksüel nedir bilmiyordum. Bu tamamen bilgisizlikle ilgili. Cinsellik hem öğretilmiyor hem de konuşulmuyor. Biz konuşmadan, sorgulamadan her şeyi olduğu gibi kabullenirsek tabuları yaratmış oluruz.  Genç kızlar hala ilk adetlerini gördüklerinde tokat atan aileler var. Anadolu’da genç erkekler ilk cinsel deneyimlerini hala bir hayvanla ya da genelev kadınıyla yaşayabiliyor mesela.

Belgeselde oynamaya nasıl karar verdiniz?

İlk kez gerçek ismimi kullanarak Hürriyet’e röportaj verdiğim zaman bu durumu tamamen kabullendiğimi anladım. Ondan önce gerçek isimlerimizi saklayarak röportaj verip radyo programlarına çıkıyorduk. Göğsüm açık bunu söyleyebileceğimi fark ettim. Benim şu an herkese verebilecek cevaplarım var bilgilendim çünkü, bu iş bilgilenmekle olur.Biz özellikle diğer aileleri de bilgilendirmeye çalışıyoruz, böylece aileler parçalanmıyor. Aileler çocuklarına sahip çıkıyorlar.

Belgesel fikri nasıl çıktı ortaya?

Ailelerimizden üç kişi İtalya’ya gitti. Orada Yeniden Doğan Aileler aileler adında bir belgesel var. Onlar da yaşadıklarını anlatıyorlar, biz de bu belgeselin versiyonunu yapmak istedik. Can Candan’la bu belgeseli çekmeye karar verdik. Can Candan zaten belgeseller yapan biri aynı zamanda Boğaziçi’nde öğretim görevlisi. Yapım ekibi araştırdık onları bulduk ve belgeseli çekmeye karar verdik. Kesinlikle ticari amaçlı bir belgesel değil. Bağışlarla çekilen bir belgesel zaten.  Onur Haftası’na kadar yetiştirmeye çalışıyoruz.

Bu belgeselin neleri değiştirmesini istiyorsunuz/bekliyorsunuz?

Tüm toplumun düşünmesini sağlamak istiyoruz. Tüm topluma kendi yaşadıklarımızı anlatmak istiyoruz bu belgeselle. Biz sadece duygu ve düşüncelerimizi olduğu gibi  insanlara yansıtıyoruz. Açık Radyo’daki programdan sonra programın yapımcısı pek çok homofobik  insanın bizim konuşmalarımızdan sonra eski katılıkları kalmadığı söylendi bize.  Mesela bir çocuk on iki yaşında toplumdan farklı olduğunu düşünerek eşcinsel olduğu için intihar teşebbüsünde bulunuyor. Bu tip olayların bitmesini istiyorum. Biz kuyuyla iğne kazdığımızı biliyoruz ama bu bir maraton ve biz ilk adımları atıyoruz sadece. Umarım bizden sonra da devam eder bu tip projeler.

Yasaların çıkması hakkında  ne düşünüyorsunuz?
Yasalardan önce toplumun değişmesi, bilgilenmesi gerekiyor. Yasalar her şeyi çözmez. Onlar için de tabii ki mücadele edeceğiz.