Kadıköy’de Tepe Nautilus’un az ilerisinde bir park…Parkın ortasında bir halı, halının önünde iki ağaç arasına gerilmiş bezden bir beşik, içinde ufacık bir bebek…Biraz arkada küçük bir kamyonet, kasasında yorgan ve minderler, parkın kenarı boyunca dizilmiş ev eşyaları, kap, kacak…Ortada eski bir koltuk, yatağı çıkarılmış, bir tekerlekli sandalye, bir kağıt arabası… Etrafta onlarca çocuk…Halının üstünde yaşlı ve hasta iki insan, yanlarında çocukları, torunları; parkın biraz ilerisinde yıkılan evlerinden arda kalan moloz yığınları…
CHP’li Kadıköy Belediyesi ekipleri, İstanbul’un en eski gecekondu mahallelerinden birini, Acıbadem İsmail Hakkı Bey sokakta bulunan -eski adıyla- Paris Mahallesi’ni yıktığından beri, orada yaşanan manzara bu. Bu manzaranın aynısı geçtiğimiz yıl haziran ayında Ataşehir Kaymakamlığı’nın hemen yanı başında, Küçükbakkalköy’de yaşanmıştı. CHP’li bir başka belediyenin, Ataşehir Belediyesi’nin gerçekleştirdiği yıkımın ardından onlarca Roman yurttaş haftalarca sokakta kalmıştı. Bu yurttaşlardan biri de yaşamını makineye hortumlarla bağlı şekilde sürdürmek zorunda olan Aydemir Dalkoparan’dı.
ÇOLUK ÇOCUK SOKAKTALAR
Paris Mahallesi sakini Romanlar da, yıkımın gerçekleştiği 3 Temmuz tarihinden bu yana, yani tam 19 gündür bu parkta, çoluk çocuk genç yaşlı sokakta yatıyorlar. Belediye 16 hanenin yıkıldığını söylüyor, Roman yurttaşlara göre ise mahallede en az 25 gecekondu vardı. Evleri yıkılan Roman yurttaşların bir kısmı akrabalarının, eşinin dostunun yanına gitti, gidecek hiçbir yeri olmayan 25-30 kişi ise yıkılan mahallenin hemen arkasındaki yeşil alana yerleşti. Bunların 10-15’i çocuk…
HASTA VE YAŞLILAR VAR
Yıkım yerine gidiyoruz önce. Burası 1995 imar planlarında yeşil alan olarak gözüküyormuş, şimdi ise mülkiyeti Denizcilik Kooperatifi’ne ait. Alanın hemen arkasında Denizciler Sitesi bulunuyor. Molozların arasında hala ev eşyaları var. 12-13 gün öncesinden yıkım tebligatları gelmiş muhtarlığa, ama belli ki Roman yurttaşların evlerini boşaltma fırsatı olmamış. Roman yurttaşlar, yıkımların ardından molozlardan kurtarabildiklerini parka taşımışlar.
Yıkılan alanın yanından geçerek parka giriyoruz. Parkın bir ucunda yere serilmiş halıda oturan iki yaşlıdan biri, Ahmet Yaşar Canlı. Ahmet amca 60 yaşlarında. Prostat kanserine yakalanmış, ameliyat olmuş, böbrek rahatsızlığı da var. Eşi İmren Canlı ise verem hastası. Paraları olmadığı için ilaçlarını alamıyorlar. Sorun yalnızca ilaç da değil, bu insanlar en temel insani gereksinimlerini karşılayamayacak kadar yoksullar. Mahalleliler de yardım etmese, yiyecek bir lokma ekmeklerinin olmadığını söylüyorlar.
BİZE NİYE YARDIM ETMİYORLAR?
Ahmet amca, 25 yıldır burada, yıkılan Paris mahallesinde oturduğunu anlatıyor. Dediğine göre, 40-50 yıldır burada oturanlar da var, 5 yıl önce başka bir semtte evi yıkıldığı için buraya gelen de. Kağıt ve hurda toplayarak geçiniyorlar. Elektrik ve su abonelikleri var. Çoğunun tapu tahsis belgesi yok, ama özellikle seçim zamanları bu vaadi sık sık duymuşlar, hatta birkaç kişi zamanında bunun için bankaya para da yatırmış. Sonuç hüsran olmuş.
Ahmet amca, “Biz burada 3 hane kalakaldık ama başka yerlere gidenler de yanımıza gelecek” diyor. Çünkü gidenler, gittikleri yerlerden tabiri caizse “kovalanmışlar.” “Açıkta kalakaldık” diyor Ahmet amca, “ Biraz durumu olan ev tuttu, akrabası olanlar onların yanına gitti. Bizim gidecek yerimiz yok, durumumuz da yok. Başka ülkelerden gelenlere yardım ediyor devlet, bize neden yardım etmiyor? Bizim dedelerimiz, ninelerimiz buradaydı, savaştılar bu ülke için, bak bu çocuk gazidir.”
Yanımızda oturan genç bir adamı gösteriyor, gencin ayak bileği yara bere içinde. Askerlik yaparken yaralanmış, bir de üstüne kaza geçirmiş. O da ilaçlarını alamamış, tedavisi yarım kalmış.
BAŞKA YERDE ÇOCUKLARIMIZI DIŞLARLAR
Biz konuşurken Ahmet amcanın eşi İmren Canlı geliyor yanımıza. İmren teyze torunları için endişeleniyor, öğrenimlerinin yarım kalmasından korkuyor: “Burada bir okul var, tüm çocuklarımız orada okudu bizim. Şimdikiler de o okula gidiyorlardı, öğretmenleri sağ olsun çok yardım ediyordu bize, çocuklarımızla çok ilgileniyordu. O da çok üzüldü, ‘başka yere giderseniz sizin çocukları dışlarlar’ dedi. Biz de bundan korkuyoruz, şimdi bir damımız bile yok, bu çocuklar nasıl okula gidecek, ne olacak bilmiyorum.”
İmren teyze, bir elinde muhtarlıktan aldığı muhtaçlık belgesi, diğer elinde yıkımla ilgili haberimizin yer aldığı BirGün gazetesi, her gün Kaymakamlığa gidiyor. Ama her seferinde eli boş dönüyor, sürekli ‘bugün git, yarın gel’ deniyor İmren teyzeye. Yaşlı bir kadının bu sıcakta her gün kapı kapı gezmesi kolay iş değil, bu yüzden telefon numarası vermiş yetkililer, ‘gelmeden önce ara’ demişler. İmren teyze numarayı bir saniye olsun elinden düşürmüyor.
“Başımızı sokacağımız bir göz oda istiyoruz kızım” diyor, “Biz de bu ülkenin vatandaşıyız. Durumumuz olsa bu halde olur muyduk, sokakta kalır mıydık? Bize bir yer göstersinler, yardım etsinler. Evlerimiz yıkılmadan önce yardım ediyorlardı, şimdi en ufak bir yardım gelmiyor.”
SOSYAL DEMOKRASİ Mİ DEDİNİZ?
Kadıköy’de bir parkta, evleri yıkılan Roman yurttaşların yüzünde, yaşamları boyunca peşlerini bir an olsun bırakmamış olan ayrımcılığın izlerini görmek mümkün. Ama bu “esmer vatandaşlar”, ayrımcılığa o kadar “alışkın”lar ki…Onlara yaşatılanlar, yemek “yiyememek”, su “içememek” kadar “doğal!” sanki… Genç bir kadın “Paramız olsa bile kimse bize ev vermez, Romanız çünkü” dediğinde, sesinde öfkeden çok yorgunluk duyumsamanız bu yüzden. Bu “doğallık” tüylerinizi ürpertiyor. Kadıköy’de bir parkta, iki ağaç arasına gerilmiş bir beşikte her şeyden habersiz uyuyan bir bebeğin geceleri tüyleri ürperiyor. Öte yandan…CHP’de kurultay sona erdi; partide "değişim rüzgarları"ndan, "sosyal demokrasi"den söz ediliyor…
Hani kimsesizlerin kimsesiydi?
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, geçtiğimiz yıl Ocak ayında gerçekleştirilen Roman Çalıştayı’nda şöyle demişti: “Mustafa Kemal'in güzel bir sözü vardır; 'Cumhuriyet bilhassa kimsesizlerin kimsesidir'. Roman kardeşlerimiz kimsesiz kaldılar. Kimsesizlerin kimsesine tanım yapmak istiyorsanız, biziz. Biz, size sahip çıkacağız.'' Kılıçdaroğlu, CHP'nin Romanlara karşı bir eksiği kusuru varsa söylenmesi gerektiğini, hemen düzeltmeye hazır olduklarını da sözlerine eklemişti.