Hypatia öldürülmeseydi ve İskenderiye okulu kapanmasaydı
insanlık bugünkü uygarlık düzeyine yüzlerce yıl önce kavuşur muydu? İskenderiye,
Makedon kralı Büyük İskender tarafından M.Ö. 332 yılında kurulan Yunanlıların,
Mısırlıların, Yahudilerin huzur içinde yaşadıkları çağın bilim merkezi. Oysa bu
güzel şehir, 5. yüzyılda Hristiyanlığın yaygınlaşması sırasında inanç
savaşlarının merkezi olarak kazınacaktı hafızalara…
Birçoğumuzun “Agora” filmini izledikten sonra tanıdığı
güzeller güzeli bir kadın olan Hypatia M.S 370 yılında İskenderiye’de doğdu.
Babası Theon, İskenderiye Üniversitesi’nde matematik hocası ve yöneticisi idi.
Sorgulamayı, araştırmayı seven meraklı bir genç olan Hypatia
bu ortamda büyüdü, babasının rehberliğinde el sanatları, şiir, matematik,
astronomi, geometri, felsefe konularında kusursuz yetişti. Zamanla babasının
bilimsel araştırmalarda oyun arkadaşı halini aldı. Hypetia için din, bilimdi,
felsefeydi. Babası kendisine tüm dogma dinleri öğretmişti, ama ardından da
şunları eklemişti.
“Bütün dogmatik dinler yanlışlarla doludur ve kendine
saygısı olan bir kimse tarafından son gerçek olarak kabul edilmemelidir. Düşünme hakkını hep
kullanmalısın, çünkü yanlış düşünmek hiç düşünmemekten yeğdir.”
Her anlamda kusursuz yetişmiş bir genç kadın oldu zamanla
Hypatia, sadece bilimle değil sporla, müzikle donatılmıştı. O zamanlar hitabet
Yunanlılarda hem bilim, hem de bir sanattı. Hypatia bu sanatı en iyi
uygulayanlardan biri haline dönüşte zamanla…
Yıllar sonra babasından öğrendiklerine kendi kendine öğrendiklerini
de katıp şunları yazdı:
“Masallar masal diye, efsaneler efsane diye anlatılmalıdır.
Boş inançları gerçek diye öğretmekten daha korkunç bir şey olamaz. Çocuk aklı
bunları kabul
eder ve çocuk yanlış şeylere inanır. Bu yanlış inançlardan arınmak çok zor
olur, uzun yıllar alır. İnsanlar boş inançlara bir gerçekmiş gibi inanıp uğruna
dövüşürler. Hatta boş inançlar uğruna daha fazla dövüşürler çünkü boş inanç
öylesine elle tutulmazdır ki çürütülmesi neredeyse olanaksızdır.”
Zamanla Hypatia üniversitede sevilen bir öğretmen durumuna
geldi. Tarihçi Sokrat’a göre onun sınıfı, evi öğrencilerle, çağın bilgin ve
düşünürleriyle dolup taşıyor, Avrupa, Asya ve Afrika’dan akın akın öğrenciler
sırf onun derslerini dinleyebilmek için İskenderiye’ye geliyorlardı. Bu
öğrencileri arasında ileride İskenderiye valisi olacak olan Orestes ve
Ptolemais’in piskoposu olacak olan Synesius da vardı.
Herkesin ilgi odağıydı bu güzel kadın. Onu aşık olan onlarca
kişi vardı ama O kibarca “Ben gerçekle evliyim”diyerek kendisine yapılan
tüm teklifleri geri çevirirdi.
Yeni Eflatuncular denilen bir düşünce okulundan sayardı kendini. Ancak bu okulun düşünce yapısı Hristiyanlığın dogmatik ve bağnaz görüşleri ile çelişmekteydi.
Yeni Eflatuncular denilen bir düşünce okulundan sayardı kendini. Ancak bu okulun düşünce yapısı Hristiyanlığın dogmatik ve bağnaz görüşleri ile çelişmekteydi.
Hypatia derslerini anlatırken, İskenderiye zor günler
yaşamaktaydı. MS 412 yılında İskenderiye Patrikhanesinin başına Kiril(Cyrille)
adlı bir papaz atanmıştı. “Parabolani” denilen, sözde zayıf ve yoksun
halka yardım etmek adına toplanmış, din fedailerini etkisi altında tutmakta ve
önce paganları, ardından Yahudileri katletmeleri için onları
yüreklendirmekteydi.
Kiril kendini beğenmiş, dini istediği gibi saptıran ancak
etkin konuşma biçimi ile halkı etkileyebilen biriydi. Asıl amacı din yaymaktan
öte siyasi gücü ele geçirmekti. O dönemde İskenderiye’de siyasi güç Romanın
atadığı, zamanında Hypatia’nın öğrencisi, aşığı ve zamanla en iyi dostu olan, o
günün koşullarına göre aydın sayılabilecek Orestes’in elindeydi. Kiril’in amacı
Orestes’i zayıflatmak olunca elinde çok güçlü iki kozu vardı:Din ve Hypatia
Bilim tarihinin en korkunç cinayetlerinden birinin planları
yapılmaktaydı. Orestes’le Kiril’in dostluklarının tek engelin bir inançsız olan
Hypatia olduğu ve onun yok edilmesi gerektiği söylentileri zamanla yayılmaya
başlamıştı halk arasında. Ve zamanla bir cadı olarak ilan edildi Hypatia. Savunmasız
bir şekilde üniversitenin kapısında yakalandı, çeşitli işkencelere uğradı ve 45
yaşında öldürüldü cahil halk tarafından Hypatia.
Ünlü matematikçi Hardy’nin söylediği gibi, Greek okulu
Hypatia’nın ölümü ile sona erdi. Bundan sonra skolostik düşünce
egemenliğini 1500 yıl sürdürecek ve bilimsel yönüyle karanlık çağa girecekti.
Hypatia’nın yazdığı birçok kitap ne yazık ki kütüphanenin yangın
ve yağmasında heba olmuştur. Ancak günümüzde biliyoruz ki Eğer Hypatia ve Theon
olmasaydı Ptolomy, Euclid
ve diğer Yunanlı matematikçilerin eserleri günümüze ulaşamayacaktı.
Diofantos’un astronomi üzerine çalışmalarına katkıda bulunduğu bir yapıtının
parçaları 15’inci yüzyılda Vatikan kitaplığında bulundu. Hypatia’nın Öklid ve
Apollonius’un Konikleri Üzerine kitaplar yazdığı bilinmektedir. Oysa
Hypatia’dan sonra 17’nci yüzyılın ikinci yarısına kadar bu konulara, Descartes,
Fermat, Newton ,
Leibniz gelene kadar, bilim dünyasında değinilmemiştir.
Burada akla şöyle bir soru geliyor: Hypatia öldürülmeseydi
ve İskenderiye okulu kapanmasaydı insanlık bugünkü uygarlık düzeyine yüzlerce
yıl önce kavuşur muydu?
Yazıyı Hypatia’nın hayata bakış açısını özetleyen sözüyle
kapatalım:
“Bizi birleştirenler, ayıran şeylerden daha fazla, hepimiz
kardeşiz…”
Sibel ÇAĞLAR
Yararlanılan kaynaklar:
Matematiğin Öyküsü ve Serüveni – Prof. Dr. Ali Dönmez
Matematiğin Öyküsü ve Serüveni – Prof. Dr. Ali Dönmez
http://matematikkoyu.org/e-kutuphane/makaleler/oyun_hypatia.pdf
http://tr.wikipedia.org
http://dergi.aktiffelsefe.org/