20.06.2013 Perşembe 17:18
Taksim Gezi Parkı eylemleri olmak
üzere birçok olayda kullanılan biber gazı ve polis şiddetiyle ilgili
sağlık örgütleri tarafından düzenlenen ortak basın toplantısında konuşan
Adli Tıp Uzmanları Derneği Başkanı Prof. Dr. Ümit Biçer,
"İstatistiklerde yer almayan 2 vatandaşımızın da biber gazı etkilenimi
sonucu öldüğünden ciddi olarak kuşkulanılmaktadır."
Ankara’da Kızılay’da bir dershanede işçi
olarak çalışan 47 yaşındaki İrfan Tuna ve Avcılar’da 50 yaşındaki Zeynep
Eryaşar’ın otopsi sonuçları ve incelemelerinde biber gazının
maruzuyetine ilişkin bulguların ortaya çıkacağını düşünmekteyiz.
Televizyonlardaki
görüntüleri izlediğimiz zaman, bizzat yaşadığımız olaylara baktığımız
zaman, biber gazı gösteri kontrol ajanı olarak kullanılmamıştır.
Kimyasal silah olarak kullanılmıştır.
Sağlık örgütleri, insan
sağlığını tehdit eden göz yaşartıcı kimyasalların kullanımının
yasaklanmasını, dört vatandaşın ölümüne binlerce insanın yaralanmasına
neden olan sorumluların belirlenerek cezalandırılmaları talep ettiler.
Türk
Toraks Derneği, Türk Tabipleri Birliği, Adli Tıp Uzmanları Derneği,
Türkiye Psikiatri Derneği, Halk Sağlığı Uzmanları Derneği ve Türk
Farmakoloji Derneği, biber gazı ile ilgili olarak Taksim Point Otel'de
basın toplantısı düzenledi.
Toplantıya, Türk Farmakoloji Derneği
Klinik Toksikoloji Çalışma Grubu Yürütme Kurulu Başkanı Prof. Dr. Atilla
Karaalp, Türk Toraks Derneği Bilimsel Komite Başkanı Prof. Dr. Elif
Dağlı, Türkiye Psikiyatri Derneği İstanbul Şube Başkanı Prof. Dr. Doğan
Şahin, Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi Üyesi Dr. Osman Öztürk,
Adli Tıp Uzmanları Derneği Başkanı Prof. Dr. Ümit Biçer, Halk Sağlığı
Uzmanları Derneği’nden Prof. Dr. Selma Karabey, İstanbul Barosu Eski
Başkanı Avukat Turgut Kazan’ın yanı sıra yerli ve yabancı basın
mensupları katıldı .
"İKİ VATANDAŞIN BİBER GAZI ETKİLENİMİ SONUCU ÖLDÜĞÜNDEN KUŞKULANILMAKTADIR"
Adli
Tıp Uzmanları Derneği Başkanı Prof. Dr. Ümit Biçer, dernekleri
tarafından 2011 yılında yayınlanan kitapçıkta biber gazının ölümcül
etkilerinden bahsedildiğini belirterek, “Türkiye’de meydana gelen
ölümler söylenmiştir. Bugüne kadar biber gazının öldürücü olmadığı ifade
edilse de Türkiye’de hepimizin bildiği gibi Hopa’da öldürülen öğretmen
Metin Lokumcu’nun ölümünün biber gazıyla ilgili olduğu Adli Tıp Kurumu
raporları tarafından da teyit edilmiştir.
Musa Dağ, Mehmet
Uytun, Hacı Zengin, Kazım Şeker, Çayan Birben bugüne kadar biber gazı
maruzuyeti sonucu ölen vatandaşlarımızdır. Son gezi olayları nedeniyle
aslında istatistiklerde yer almayan 2 vatandaşımızın da biber gazı
etkilenimi sonucu öldüğünden ciddi olarak kuşkulanılmaktadır.
Ankara’da
Kızılay’da bir dershanede işçi olarak çalışan 47 yaşındaki İrfan Tuna
ve Avcılar’da 50 yaşındaki Zeynep Eryaşar’ın otopsi sonuçları ve
incelemelerinde biber gazının maruzuyetine ilişkin bulguların ortaya
çıkacağını düşünmekteyiz. Ankara’daki olayla ilgili şöyle bilgileri
verebilirim.
47 yaşında dershanede çalışan bir işçi. Çalıştığı
dershane Kızılay’ın göbeğinde özellikle olayların olduğu yerin
ortasında. Üç gün boyunca aslında işe gidip gelirken, hep geliş
saatlerinde göstericilere yönelik olarak sıkılan gazdan etkilendiği
belirtiliyor.
Son gelişinde de bir gösterinin arasında kalıyor.
Çok yoğun gaza maruz kalıyor. Gaza maruz kaldıktan sonra iş yerine gelip
göğsünün sıkıştığını biraz nefes alıp vermekte problem olduğunu
düşünüyor. Daha sonra arkadaşları yerde yatarken görüyorlar.
Hastaneye
götürüldüğünde öldüğü anlaşılıyor. Yapılan otopsisinde özellikle aile
bu konuda endişesi olduğu için inceleme yapılmasını talep etmişti.
Örnekler alındı, onların sonuçlarını bekliyoruz. “dedi.
"BİBER GAZI KİMYASAL SİLAH OLARAK KULLANILMIŞTIR"
Ankara’daki
olayla ilgili daha fazla ayrıntıya sahip olduklarını ifade eden Biçer,
“İstanbul’daki olayla ilgili olarak da 50 yaşındaki bir ev kadınının
gösteriye katıldıktan sonra gaza maruz kaldığı ve eve geldikten sonra
kalp krizi sonucu öldüğü belirtiliyor.
Yine aynı şekilde onda da
ailesi gazın etkisi olabileceğini düşünerek bir değerlendirme
yapılmasını istedi. Uzmanlık derneğimize bu konuda yapılan başvuru
sonrasında biz daha kapsamlı olarak konu hakkında bilgi verebiliriz.
Türkiye’de televizyonlardaki görüntüleri izlediğimiz zaman, bizzat
yaşadığımız olaylara baktığımız zaman, biber gazı gösteri kontrol ajanı
olarak kullanılmamıştır.
Kimyasal silah olarak kullanılmıştır.
Bu konuda gerekli suç duyurusu uzmanlık derneğimiz tarafından da, Türk
Tabipler Birliği ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı ile birlikte
yapılacaktır. Hukuksal süreç derneğimiz tarafından da takip edilecektir"
dedi.
"YÜKSEK DOZ GAZ KALICI AKCİĞER HASTALIKLARINA NEDEN OLABİLİR"
Türk
Toraks Derneği Bilimsel Komite Başkanı Prof. Dr. Elif Dağlı, Gezi Parkı
olaylarında kullanılan biber gazlarının akciğer sağlığını doğrudan
etkilediği belirterek, “Deneysel olarak yapılan çalışmalarda solunum
hasarı yaptığı tespit edilen bu gazların yüksek dozda kullanıldığı
takdirde uluslararası sözleşmelere aykırı olduğu ve kalıcı akciğer
hastalıklarına neden olduğu düşünülmüştür.
Bunun için biber
gazına maruz kalan vatandaşlarımıza Türk Toraks Derneği değişik illerde
solunum fonksiyon testleri yapmaktadır. Pilot bölgelerde yayılan bu
çalışmalarda ilk elimize ulaşan bilgilere göre biber gazına maruz kalan
kişilerin yüzde 52'si kadın ve bunların ortalama yaşları 30'dur.
Bunların yüzde 48'i üniversite mezunu, yüzde 21'i üniversite öğrencisi
yüzde 41'i beş metre yakınlıktan biber gazına maruz kalırken, yüzde 21'i
kapalı alanlarda maruz kalmış.
Yapılan testler sırasında yüzde
78'inde öksürük, yüzde 74'ünde göğüs ağrısı yüzde 50'sinde balgamlı
öksürük olduğunu tespit ettik. Yüzde 3'ü kanlı balgam çıkarıyorken,
bunların solunum testleri düşük bulundu. Bu kişilerin yüzde 96'sı
herhangi bir sağlık kurumuna başvurmamayı tercih ederken, bunlar uzun
süreli takip edilecek. Ve kalıcı solunum sistemi etkileri
değerlendirilecektir" dedi.
"DOĞACAK ÇOCUKLARI ETKİLEME POTANSİYELİNE SAHİPTİR"
Türk
Farmakoloji Derneği Klinik Toksikoloji Çalışma Grubu Yürütme Kurulu
Başkanı Prof. Dr. Atila Karaalp, olaylarda kullanılan gazların içinde
göz yaşartıcı etkileri olan maddelerin yanı sıra yanmayı sağlayan itici
etki yapan bu maddelerin çözülmelerini buharlaşmalarını sağlayan onlarca
başka madde bulunduğunu belirterek, “Bu diğer maddeler kronik süreçte
etkilenen kişiyi veya ondan olacak ya da doğacak çocukları etkileme
potansiyeline sahiptir.
Bu uzun dönem etkileri görmek üzere
hayvanlarda yapılmış az sayıda araştırmada aşağıdaki sonuçlar ortaya
konmuştur: Göz gelişim bozuklukları , gelişim geriliği yetişkinlikte
depresyon yarık dudak ve yarık damak bunlar etkilenen kişinin çocuğunda
görülebilecek etkilerdir, direk etkilenen kişilerde ise mutojenik ve
kanserojik etkiler, DNA hasarı, DNA'da mutasyon ve bunun sonrasında
olası kanserojen etkiler.
Gösteri alanlarında görev yapan,
muhabir, kameraman, bölgede çalışan kişiler ve özellikle polis
memurlarının bu maddelere uzun süre maruz kalmaları sebebiyle yukarıda
sözü edilen etkilere diğer bireylere oranla daha fazla etkilenmeleridir “
dedi.
"BİR MİLYON İNSAN TRAVMAYA MARUZ KALDI"
Türkiye
Psikiyatri Derneği İstanbul Şube Başkanı Prof. Dr. Doğan Şahin, yaşanan
olaylarda yoğun bir şekilde gaz bombasına maruz kalmanın Birleşmiş
Milletlerin (BM) tanımladığı anlamıyla işkenceye uyduğunu ifade ederek,
“Yapılan bu eylemler geniş bir topluluğa topluca işkence yapmak anlamına
gelmektedir. Bütün bu olaylarda bir milyon insanın çeşitli şekillerde
travmaya maruz kaldığını söyleyebiliriz.
Bu tür olaylara maruz
kalan insanların 3’te 1'inde daha sonra bazı problemler ortaya çıkar.
300 bin insanda ruhsal bir sorun ortaya çıkma ihtimali bulunmaktadır.
Bunların yüzde 60'ından fazlası bir yıl içinde iyileşecek, yüzde 20' sin
de bu ruhsal belirtiler kalıcı olarak devam edecektir. “ dedi.
"GÖZLEMLEDİĞİMİZ BUZ DAĞININ GÖRÜNEN YÜZÜ"
Türk
Tabipleri Birliği Merkez Konseyi Üyesi Dr. Osman Öztürk, basın
mensuplarına 17 Haziran itibariyle göstericilerin sağlık durumunu ile
ilgili bilgiler verdi. Öztürk, “ Biri polis 3 gösterici olmak üzere 4
yurttaşımız hayatını kaybetti.
Gazdan etkilenerek hayatını
kaybetmiş insanların olma ihtimali var. Bunlar kanıtlanamadığı için biz
var olanı söylüyoruz. 59 vatandaşımız ağır şekilde yaralanırken,
bunlarda 6'sının hayati tehlikesi devam ediyor. 100'ün üzerinde
vatandaşımız kafa travması geçirdi.
Bizim ulaşabildiğimiz
bilgilere göre 11 yurttaşımız gözünü kaybetti. 1 vatandaşın dalağı
alındı. 7 bin 822 vatandaşımızın yaralandığı yönündedir. Bu bizim
gözlemlediğimiz kadarıyla buz dağının görünen yüzüdür" dedi.
"BÜYÜK BİR HEKİMLİK VE İNSANLIK DERSİ VERDİLER"
Olaylar
sırasında gerek meslek örgütü çağrısıyla gerekse de çağrı olmadan
binlerce hekim şiddete uğrayan, yaralananların yardımına koştuğunu
söyleyen Öztürk, “Bu nedenle bütün meslektaşlarımıza teşekkür ediyoruz.
Bizim dışımızda tıp fakültesi öğrencileri de bunu yaptılar. Büyük bir
hekimlik ve insanlık dersi verdiler. Siyasi iktidarın bu dersi
anlayacağını düşünmüyorduk ancak bize soruşturma açacaklarını da
düşünmüyorduk.
Sağlık Bakanlığı revirlerde görevli olan
hekimlerin listesini bizden istiyor. Bakanlığın kendisinin vermesi
gereken hizmeti biz verdik, bunun karşısında soruşturma açılmış olsa
bile isimleri verecek değiliz. 17 Haziran'da çeşitli meslek örgütleriyle
birlikte yapmış olduğumuz gösterilerle ilgili sayın başbakan ‘Siz nasıl
iş bırakırsınız, sizin insan sevginiz nerede’ dedi. İş bırakma
konusunda uluslararası ve ulusal hukuka göre defalarca yargılanıp beraat
ettik. İnsan sevgimiz nedeniyle Taksim'de, Gezi Parkı'nda Kızılay'da
Güven Park'ta İzmir Kordon'da hizmet verdik" dedi.
"GÖZYAŞARTICI KİMYASALLARIN TOPLUM ÜZERİNDE KULLANILMASI YASAKLANMALI"
Öte
yandan toplantı sırasında basın mensuplarına "Toplumsal olaylarda
kullanılan şiddet ve biber gazı durdurulmalıdır" başlıklı ortak basın
bildirisi dağıtıldı. Bildiride, “Biz aşağıda imzası bulunan kurum ve
dernekler; İnsan sağlığını tehdit eden gözyaşartıcı kimyasalların toplum
üzerinde kullanılmasının yasaklanmasını, yasaları ve uluslararası
sözleşmeleri hiçe sayarak, toplumun beden ve ruh sağlığını bozan, en
temel demokratik hak kullanımını engelleyen, şiddetle bastırma emrini
veren, bu emri uygulatan ve ölmesine neden olan sorumluların
belirlenerek hukuki yaptırımların gerçekleştirilmesini, talep ediyor.
Halk
sağlığını koruma görevimizi, halkımız ve uluslararası sağlık camiasında
farkındalık yaratarak, yasa ve sözleşmelerin uygulanması için mücadale
ederek, zarar görenlerin haklarını koruyarak, sağlık hakkını
kullanmalarına destek olarak, maruz kalanların mahremiyetine saygı
duyarak, tıbbi belgeleme konusunda sorumluluk alarak yerine
getireceğimizi kamuoyuna saygılarımızla duyururuz" denildi.