2017-04-09
Gazetece Karınca’da yer alan Tarihten Kadın Portreleri: Ataerkil üreme
sistemine çomak sokan ‘günahkar’: Margaret Sanger
ABD’de doğum
kontrolü ve kürtajın dini açıdan günah ve yasalar açısından da yasak olduğu bir
dönemde kaleme aldığı bildirilerle milyonlara ulaşan Margaret Sanger,
Kilise’nin kendisini “günahkar” ilan etmesine rağmen yılmadan mücadelesine
devam etti. “Doğum kontrol” terimini çalışmalarında ilk kez kullanan Margaret
tarihe, tıp bilimine ve kadın mücadelesine büyük bir terim kazandırmış oldu.
Bugün O’nun adını belki az kişi bilir ancak yarattığı devrimin etkisi 21’inci
yüzyılda kadın mücadelelerinde temel alanlarından birini oluşturuyor.
Ataerkil
sistemin kendini sürdürmesi için kadın bedenini üreme sistemi ile kontrol
almasına karşı bayrak açanlardandı anarşist-feminist Margaret Higgins Sanger.
11 çocuk doğuran annesinden aldığı ilhamla “Ve hiçbir kadın bilinçli olarak
anne olup olmamayı seçene kadar kendine özgürüm dememelidir” sözleriyle yola
çıktı ve kilise tarafından “günahkar” ilan edildi. Kiliseye göre Margaret,
‘Şeytanın ruhu’nu taşıyan kadının iradesini savunmaya başlamıştı.
…Kendi
bedenine sahip olmayan ve bedenini kontrol edemeyen bir kadın özgür değildir…
Bu sözler
20’nci yüzyılın başında kadın bedenini üreme sisteminin bir parçasına
dönüştüren ataerkil sisteme karşı doğum kontrol yöntemleri geliştiren ve
Amerika’nın varoşlarında yasak olan kürtaj kliniği kuran Margaret Sanger’e ait.
‘Kadınlar
arası bir sır’
Ataerkil
sistemin geliştiği ilk yıllardan itibaren kadın bedenini kendine mülk gören
eril anlayış, onu bir üreme makinasına dönüştürmek ve sistemini devam ettirmek
için kontrol altında almak için çeşitli yol ve yöntemler buldu. Bu nedenledir
ki dini metinler üzerinden kadın bedeni kontrol altına alınmak ve üreme
sistemine dahil edilmesi sağlanmaya çalışıldı. Tek tanrılı dillerin eril yorumu
kadınlara ve kadının cinsel kimliğe “şeytani vasıflar” atfederek onu lanetledi,
kutsal evlilik bağlılığı ile erkeğin hizmetine yedekledi. Erkek sistemin üreme
mekanizmasına karşı duran kadınlar ise çağlar boyunca kendi aralarında
buldukları alternatif tıp yöntemleri ile doğum kontrolünü geliştirdi.
Ortaçağ’da “Kadınlar arası bir sır” olan doğal kürtaj yönteminin uygulandığını
döneme ait birçok tarihi metinde görmek mümkün.
Tarihin ilk
çağlarında kendi bedenine doğal bir yaşam koşulu olarak sahip olan kadınların
yeniden bu kararı ele geçirmek için direnişe geçtiği 19. ve 20. yüzyılda doğum
kontrolü ve kürtaj, kadınlar için temel bir mücadele alanı ola geldi. Dünyanın
birçok ülkesinde kadınlar “benim bedenim benim kararım” diyerek mücadele
hattını belirledi. Tam bu mücadele hattının belirlendiği günlerde Amerika’da
komünist anarşist ve feminist bir kadın, kadınların anne olup olmayacağına
karar vermesinin kendi elinde olduğunu belirterek mücadele başlattı.
Yoksul
kadınların nasıl ezildiğine tanıklı etti
Bu kadının adı
Margaret Higgins Sanger’di. Aslında doktor olmak istiyordu ancak eril sistem
onun doktor olmasına izin vermediği için hemşire olmuştu. New York’un fakir
işçi semtlerinin bulunduğu doğu yakasında sağlıkçı olarak çalışan Margaret,
yoksul kadınların yüklenen ağır annelik rolü nedeniyle daha fazla ezildiğine
tanıklık etti. Kadınların kendilerinden, sürdürmek zorunda oldukları yaşam
koşullarından ve ekonomik standartlarından bağımsız çocuk sahibi olmaya
zorlanmalarına ‘dur’ demek gerektiğine karar verdi. Margaret’e göre basit bir
insan aktivitesi olan cinsellik erkeklere bir sorumluluk getirmezken kadınları
tercih etmedikleri halde “ömür boyu annelik” denilen öğretilmiş ve din
ve devlet aracılığı ile kutsanmış role mahkum ediyordu.
İlham kaynağı
annesiydi
Aslında
Margaret için ilk ilham kaynağı annesiydi. 11 çocuk doğuran annesinin yaşadığı
dram O’nu kadınların bedenini anneliğe mahkum edilmesinden başka anlamları
olduğunu da düşündürmeye başlamıştı.
Margaret 14
Eylül 1889’da New York’ta dünyaya geldi. Eğitiminin ardından ilk gençlik
yıllarında kısa süreli öğretmenlik deneyiminden sonra New York kentinin Aşağı Doğu Yakası’nda
hemşirelik yapmaya başlayınca gördüğü yoksulluk, denetlenemeyen doğurganlık,
anne-çocuk ölümü gibi unsurlar karşısında bir şeyler yapması gerektiğine karar
verdi ve her kadının ailesini planlama hakkı olduğunu savunarak, doğum kontrolü
yöntemlerini yaygınlaştırmayı engelleyen yasal düzenlemelerle mücadele etmeye
başladı.
Dini grupların
‘günahkarlar’ listesine girdi
1912’de
çalışmalarını sadece doğum kontrol üzerinde odaklamaya karar verdi. Ki o
günlerde geçerli olan kanunlar gereğince, doğum kontrolünü bırakın, kürtajın
dahi dini açıdan günah ve yasalar açısından da yasaktı. Elden ele dolaşacak
makaleler kaleme aldı. Yazdığı bildiriler adının bir anda dini grupların
“günahkârlar” listesine girmesine neden oldu. Kiliseye göre artık O, “Tanrının
iradesinin karşısında aciz, güçsüz ve şeytanın ruhunu taşıyan kadının iradesini
savunmaya başlamıştı.”
Avrupa’ya
yaptığı yolculuklar, bilim insanlarıyla yaptığı toplantılar ve basın
açıklamaları yasa ve din adamlarınca hemen soruşturma konusu haline getirildi
ve yaşamının son yıllarına kadar Amerika’nın kara listesindeki ‘günahkar kadın’
olmayı sürdürdü.
Bildirileri
milyonlara ulaştı
Çünkü kadınlar
binlerce yıldır kendi bedeni üzerinde hakimiyet kuran ataerkil din ve
siyasetten kurtulmanın yolunun doğanın kendisine verdiği en büyük mucizeyi
dizginlemekten geçeceğini Margaret kopyaları milyonlarca elde dolaşan
bildirileriyle anlayacaktı.
Kadın gazetesi
çıkarttı
Margaret
bildirilerinin yarattığı etkiden güç alarak 1914 yılında “The Woman Rebel”
isimli aylık bir gazete çıkarmaya başladı. Sekiz sayfalık bu küçük yayın organının
okuyuculara ulaştırdığı yazılar ve makaleler o kadar devrimcidir ki
muktedirlerin rahatsız olmaması beklenemezdi. Zaten gazetenin sloganı da tam
onları rahatsız edecek cinsten, “Tanrılara ve Efendilere Hayır”dı.
Tıp bilimine
ve kadın mücadelesine yeni bir terim kazandırdı
Çalışmalarında
ilk kez “doğum kontrol” terimini kullanan Margaret tarihe, tıp bilimine ve
kadın mücadelesine büyük bir terim kazandırmış oldu.
Postayla doğum
kontrolü yanlısı yazı dağıtmak suçundan yargılandı, davası 1916’da düştü.
Aynı yıl Brooklyn’de ABD’deki ilk doğum kontrolü kliniğini açan Margaret, kamu
huzurunu bozmakla suçlanarak 1917’de 30 gün ıslahevinde kaldı.
1921’de
Amerikan Doğum Kontrolü Birliği’ni (American Birth Control League) kurdu ve
1928’e değin bu kurumun başkanlığını yaptı. 1927’de Cenevre’de ilk Dünya Nüfus
Konferansı’nın toplanmasına öncülük etti. 1953’te kurulan Uluslararası Aile
Planlaması Federasyonu’nun ilk başkanı oldu. Hindistan ve Uzakdoğu ülkelerinde
doğum kontrolü konusunda çalışmalar yaptı.
1936’da federal
mahkeme doğum kontrolü üzerine yazılanları ve doğum kontrolü araçlarını
“müstehcen” olarak tanımlayan 1873 tarihli Comstock Yasası’nı yeniden
yorumlayarak, hekimlerin ‘yaşamı kurtarmak ve hastaların sağlığını korumak
amacıyla’ doğum kontrolü uygulamasına izin verdi.
Kadınlar doğum
kontrolü hakkını kazandı
Margaret
Sanger tarafından başlatılan kadınların doğum kontrolü kullanma hakkı
çalışmaları sonucunda, 1965’de kadınlar kanunen doğum kontrolü hakkını
kullanabildi. Margaret, “Medeniyetin Mihveri” (The Pivot of Civilization) adlı
eserinde Katolik Kilisesi’nin doğum kontrolü için “doğal değil” demesini
eleştirdi.
Margaret,
doğum kontrol kullanım hakkını kadınların kullanmaya hak kazandıktan bir yıl
sonra 6 Eylül 1966 yılında yaşamını yitirdi. Margaret yarattığı devrimleri
keskin kalemiyle anlatmayı da ihmal etmemişti:
…Kendi
bedenine sahip olmayan ve bedenini kontrol edemeyen bir kadın özgür değildir.
Ve hiçbir kadın bilinçli olarak anne olup olmamayı seçene kadar kendine özgürüm
dememelidir…
Bugün Margaret
Sanger’in adını az kişi bilir ancak yarattığı devrimin etkisi 20’nci ve 21’inci
yüzyılda kadın mücadelelerinde temel alanlarından birini oluşturuyor.
Kadınların kendi bedeni üzerinde söz sahibi olması ve doğum kontrolünün sadece
kadınların üzerinde yürütülmemesi gerektiği üzerine yürütülen tartışmalar kadın
mirası olarak, bugünden yarına taşınıyor.
Kaynaklar:
Margaret Sanger: 1883-1966 – Hans Lehfeldt – The Journal of Sex Research (1966)
http://www.pbs.org/wgbh/amex/pill/peopleevents/p_sanger.html
http://www.gunceltarih.org/2012/04/margaret-sanger-dunya-uzerindeki-en.html