Ayşe ARMAN
aarman@hurriyet.com.tr
11 Ağustos 2013
Geçen hafta,
hepimizin kanını donduran C.İ’nin başına gelenleri okudunuz.
Annesi Gülay K,
böğüre böğüre ağlayarak anlattı.
Gülay K, kızı
C.İ’nin 2.5 yaşından beri, öz babası ve üvey abisi tarafından cinsel istismara
uğradığını söylüyor. Cinsel sataşmalarla başlayan istismarın bir kısmına bizzat
kendi tanık oluyor, gerisini kızından dinliyor, travmalarını da onunla birlikte
yaşıyor.
Ve sonra hukuki
süreç başlıyor.
Çapa ve
Cerrahpaşa’nın Adli Tıp Ana Bilim dalları tarafından verilmiş 11, ‘Cinsel
istismar’ raporuna ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin de ‘Cinsel istismar
riskine karşı koruma kararı’ vermiş olmasına rağmen; mahkeme, küçük kızın
babasını beraat ettirdi ve “görüşmelerinde sakınca yoktur kararı” verdi.
Tabii insanın aklı
almıyor!
Ne var ki burası
Türkiye, aklımızın alamadığı bir sürü şey oluyor!
Bugün C.İ’ye
“cinsel istismar yaşamıştır” raporunu veren adli tıp profesörlerinden biri,
Profesör Şevki Sözen karşınızda.
Şevki Sözen, bu
ülkenin çocuk istismarı konusundaki en önemli uzmanlarından biri.
Çalıştığı spesifik
konular; aile içi şiddet, cinsel saldırılar ve çocuk istismarı.
Neredeyse,
hayatını bu konulara vakfetmiş.
Cerrahpaşa Tıp
Fakültesi mezunu. Mezun olduktan sonra, birinci tercih olarak adli tıp
uzmanlığını seçiyor. Adli tıp uzmanlığının içinde de ‘klinik adli tıp
uzmanlığı’ diye bir bölüm var. ‘Çocuk istismarı’ da ana konularından biri.
Sözen, sadece
C.İ’ye ‘istismara uğramıştır’ raporu vermekle kalmadı, aynı zamanda mahkemede
de bilirkişi olarak dinlendi ama hasta özelinde konuşmama gibi bir ilkesi var.
O yüzden sorularıma C.İ’nin özelinden değil, bütün cinsel istismara uğrayan
çocuklar üzerinden cevap verdi. Ama şunu da söylemeyi ihmal etmedi: “Altına
imza attığımız rapordan yüzde 100 eminiz!” Bugün başlayacak Şevki Sözen
röportajı, birkaç gün devam edecek…
Karşınıza gelen
çocuğun, yalan söyleyip söylemediğini nasıl anlayabiliyorsunuz?
- Çocuk
istismarında, biz çocuğun söylediği her şeyi doğru kabul ederiz. “Doğrudur” diye yola çıkarız.
Türkiye’de yanlış bir kanı var: “Çocuklar, yalan söyleyebilir” denir. Hayır!
Çocuklar sadece bilgi dağarcıklarında olan konular hakkında yalan
söyleyebilirler. Karşımızdaki çocuk, cinsellikle ilgili, bilmesi gerekenden
fazla bir bilgiyle bize geliyorsa, inanırız…
Nasıl yani?
- Diyelim ki,
çocuk, bir baba resmi çiziyor ve baba figürünü erekte olmuş bir penis şeklinde
çiziyor. 3-4 yaşlarında bir çocuğun, penisi bu kadar büyük ve kusursuz
çizebilmesi beklediğimiz bir şey değil. Biri ona öğretmiş ya da bir olaya tanık
olmuş olabilir. Bunun altını, bizim deşmemiz gerekiyor. Çocuklar kendilerini,
kendi cümleleriyle ifade ederler. Biz işte, o minik cümlelerin peşindeyiz.
Örneğin bir vakam vardı. Küçücük bir kızcağızın söylediği tek bir cümle:
“Babamın sütü çok acı!” Baba, ona süt vermiş de süt bozuk mu çıkmış? Hayır!
Baba tarafından oral penetrasyon yapılıyor ve çocuk, spermin tadını anlatıyor.
Baba, “İç bu sütü, boyun uzayacak” diye onu kandırıyor. Zaten bu tür
durumlarda, karşı taraf, ya “Bunlar oyun” diyor ya “Aramızda sır” ya da kimseye
anlatmaması için hediyeler alıp, bir şekilde onu kandırıyor.
İğrenç ötesi! Çok
vahim! Peki kullandığınız yöntemler ne kadar güvenilir?
- Bütün gelişmiş
ülkelerde kullanılan yöntemler. Yüzde 100 güvenilir. Tabii ki tecrübe de
önemli. Ben 87’den beri bu alanda çalışıyorum. Bize, cinsel istismar şüphesiyle
gelen vakaların üzerinde günlerce, haftalarca, bazen aylarca çalışıyoruz. Bir
çocuk, “Kulağım ağrıyor bakar mısınız?” diye bir kulak burun boğazcıya
gittiğinde, hekim, daha somut bulgularla
teşhis koyabilir. Bizde öyle değil. İnceleme uzun zaman alıyor. Klinik
psikologlar ve çocuk psikiyatristleriyle ekip olarak çalışıyoruz. En sonunda
herkesin bulgularını masaya yatırıp, ortak bir kanıya varmaya çalışıyoruz.
Yani bir çocuk,
cinsel istismardan söz ediyorsa, şüphelenmek değil, ciddiye alıp araştırmak mı
lazım?
- Elbette. Mutlaka
anlattıklarının altında yatan etkeni bulmak lazım. Ama bunu da siz evde
bulamazsınız. Bir adli tip uzmanının tecrübesinden destek almalısınız. Anne
babaların en büyük hatalarından biri bu…
Ne anlamda?
- Diyelim ki
çocuk, okulda bir olaydan bahsetti. Dedi ki, “O amca bana hep bir yerini
yalatıyor.” Anne babalar genelde panik yaparlar ve çocuğu sorguya çekmeye
başlarlar. Kim o amca? Neresini yalatıyor? Pantolonunu çıkarıyor mu?
Çıkardıktan sonra cinsel organını gösteriyor mu? Cinsel organını mı yalatıyor?
Oysa, biz asla böyle şeylerden söz etmeyiz. Bu bilgileri çocuğa vermeyiz. Çünkü
böyle sorular sorduğunuz anda, kirlenmiş bir bilgi birikimi yaratmış olursunuz.
O nedenle şayet çocuğunuz şüpheli cümleler kuruyor ve bunun altında cinsel
istismar olabileceği kuşkusu taşıyorsanız, ne olur onu bu işin uzmanı olan
birine götürün. O görüşsün. Bilgi kirliliği oluşturmayın. Bırakın biz
araştıralım, siz araştırmaya çalışmayın.
Peki çocuğun
yaşadıklarını anlatırken abartması, iftira atması da mı mümkün değil?
- 13-14 yaşındaki
çocuklarda bununla karşılaşabiliyoruz. Ama 4 yaş grubunda, beklediğimiz bir şey
değil. 4 yaşındaki bir çocuğun, bilgi birikimi, detaylı bir şekilde birine
cinsel anlamda iftira atabilecek düzeyde değil. Düzeydeyse de zaten o durumun
altında bir başka cinsel istismar, bir başka öğreti vardır.
Sizin C.İ’ye verdiğiniz
rapor kanaat mi, kendi fikriniz mi yoksa bunu tartan bilimsel bir yöntem var
mı?
- Hastalarımız
özelinde konuşmamak gibi bir ilkemiz var. Hem etik hem de yasal anlamda. Ama
şunu net söyleyebilirim: Bir çocuğa bir rapor düzenlediysek bu raporu, mutlaka
bir heyet olarak düzenliyoruz. Heyetin içerisinde klinik psikolog, adli tıpçı,
çocuk psikiyatristi arkadaşlarımız bulunuyor. Sözünü ettiğiniz çocuğumuz için
düzenlediğimiz raporda da aynı ekibin bulunduğunu düşünürsek, evet, altına imza
attığımız rapordan yüzde 100 eminiz.
Bu yaşta bir
çocuk, bu travmanın izini ömür boyu taşır mı?
- Evet, böyle bir
risk var. Çocuk, aile içinde böyle bir istismara uğradıysa, aile kavramı toptan
yıkılıyor. Sokaktaki biri bunu yaptıysa ve aile çok akılcı ve doğru davranırsa,
çocuğa zamanında ulaşıp, doğru yerde muayene ve tedavi ettirebilirse, o zaman
daha kolay iyileşebilir. Ama öteki türlü zor. Çünkü çocuk, güven duygusunu
ailede hisseder. Aile içinde cinsel istismar yaşadıysa, onun için aile kavramı
bitiyor. Güven duygusu, onarılmaz bir şekilde yok oluyor. İkincisi, bu çocuğun
ileride kendisinin de bir aile kurabilme ihtimali ortadan kalkıyor. Kursa bile,
aile kuracağı kişiye karşı sürekli bir güven duygusu eksikliği yaşıyor. Bazen
de ömür boyu sürecek terapiye ihtiyaç duyuyor…
Cinsel istismara
karşı her çocuğun verdiği tepki aynı mı?
- Hayır. Bazen bir
bakarsınız, “Çocuk bu kadar olay yaşamış, ne kadar tepkisiz, ne kadar sakin
duruyor” diye şaşarsınız. Ama siz o sakin çocuğu, beş sene sonra görün. Öyle
bir tepki verir ki, ne yapacağınızı şaşırırsınız. Bu yüzden biz, cinsel
istismara uğramış çocuklar için, anlık dilimler içinde kanaat bildiremeyiz. Bu
çocuklar ileride cinsellikten tamamen soğuyabilir ya da tam tersi, aklınıza
gelemeyecek, olamayacak, “Bunu da yapmaz!” diyebileceğiniz cinsel ilişkiler
içine girebilir ve hiperseksüel bir kimliğe bürünebilirler...
Ne yazık ki bazı
babalar yapıyor!
Çocuğun
yaşadıklarını size rahatlıkla anlatması için n’apıyorsunuz?
- En önemlisi bize
güven duyması. Çocuk gelecek, bize ısınacak, küçük oyunlar oynayacak. Sonra
yine gelecek. Bize, güven duyması için uğraşırken, asla yalan söylemeyiz. Orada
ne için bulunduğunu söyleriz.
Ne diyorsunuz?
- Birilerinin ona
kötülük yaptığını, bizim de ona yardımcı olmaya çalıştığımızı söylüyoruz. Bazı
çocuk geliyor 3 yaşında ama IQ’su çok yüksek. O çocuklara anlatmak daha kolay
ama onların travmaları daha ağır. Çünkü olayı algılama yeteneği daha fazla. Bize
güvendikten sonra onlarla oyun oynamaya başlarız. Bunu klinik psikolog ve adli
tıp uzmanı arkadaşlarımızla birlikte yapıyoruz. “Hadi evcilik oynayalım, bir
anne, bir baba ve çocuk var. Birlikte çarşıya gitsinler. Okullar açılıyor, okul
alışverişine gitsinler. Telefon geldi, anneyi çağırdılar. Babayla çocuk eve
gitsin, hava karardı…” İşte o zaman çocuk başlıyor ağlamaya! “Babamla eve
gitmem!” diye tutturuyor! O zaman, babayla kötü bir deneyim yaşadığını
anlıyoruz ama zorlamıyoruz. “Peki, n’apalım, babayla sokakta mı gezsinler? Sen
söyle” diyoruz. Oyunun ondan sonraki kurgusunu çocuğa bırakıyoruz. Oyun yoluyla
yaşanan her şeyi, zaman içinde anlatıyor çocuk. Resimler de bize çok ipuçları
veriyor. Demin de dediğim gibi, 3 yaşındaki bir çocuk babasını çizerken erekte
penisle çizmez…
Peki C.İ vakasında
sizin verdiğiniz raporu, mahkemenin ciddiye almamasını nasıl karşılıyorsunuz?
- Bu, benim de
içimi çok acıtan bir konu. Ama hukuksal platformda bir sıkıntı yaşandığında,
bizim buna ne müdahale etme şansımız var ne de yetkimiz. Ne yazıktır ki bizim
toplumumuzda, “Babalar bunu yapmaz!” diye yanlış bir yargı var. Yargıda çalışan
kişiler de toplumun bireyleri olarak, bu öğretilerden nasiplerini almışlar. Ama
yanılıyorlar, ne yazık ki bunu yapan babalar var. Bu da bir gerçek.
O davada bilirkişi
olarak dinlendiniz…
- Evet. O çocuğu
muayene eden
hekimlerden biri olarak, hâkime çocuktaki tıbbi bulguları ve hangi yöntemleri
kullanarak o bulgulara ulaştığımızı anlattım. Siz iki buçuk saat anlattıktan
sonra hâkim size şunu sorabiliyor: “Elle tutulur bulgu var mı?” “Yok, ruhsal
bulgu var.” “Peki, cinsel istismarı kanıtlayabilir misin?” “Eğer benim
muayeneme güvenirsen, oradaki diğer bilim adamlarının muayenelerine güvenirsen,
o zaman bunlar kanıttır.” Ama işte yetmiyor, bazen ikna olmayabiliyorlar…
Oyun odalarında
anlatılanları kayda alabilir misiniz?
- Yapabiliriz ama
hâkim için bu bir şey ifade etmez ki. O çocuğun anlattıklarını yine adli tıp
uzmanı bir hekim olarak ben değerlendirebilirim. Ya da çocuğun çizdiği
resimleri gösterebilirim. Ama karşı tarafın avukatı, “Annesi öğretmiştir, çocuk
da onu çizdi” diyecektir. Gerçi bu konuda çok duyarlı hâkimlerimiz de var.
Onların da hakkını yemeyelim. Ama bir grup da “Bu elle tutulur bulgu değildir!”
deyip kanıt olarak kabul etmiyor.
Onlar için kızlık
zarı yırtıldı mı yırtılmadı mı, sadece bu mu önemli?
- Evet, bunu
soruyor. “Kanaması var mıydı?” ya da “Anal bir penetrasyon var mı?”, “Anüsünde
yırtık var mı?”, “İçinde sperm buldunuz mu?”
Çok korkunç
geliyor bu anlattıklarınız bana. İnanmak istemiyorum… Peki C.İ durumundaki
cinsel istismar yaşamış çocukların, istismarcıların -bu vakada abisi ve
babasıyla- görüşmesinde bir tehlike yok mu?
- Olmaz mı? O
çocuğun, istismarı uygulayanlardan kesinlikle uzak tutulması gerekiyor. Şayet
bir ailede bir çocuk, hem babadan hem abiden dolayı cinsel istismara uğruyorsa,
o abi de bir cinsel istismar mağduru olabilir. Onun da araştırılması gerekiyor.
Cinsel istismarcı erkeklerin geçmişini araştırdığınızda, yüzde 90’ının
çocukluklarında cinsel istismar mağduru olduklarını görürsünüz.
Raporunuz
reddedildiğinde ne hissediyorsunuz?
- Bir çocuğu uzun
süre takip etmişsek, cinsel istismar mağduru olduğu tanısını koymuşsak ve baba
tarafından gerçekleştiğine kanaat getirmişsek ve bu kanaatimiz mahkeme
tarafından inandırıcı bulunmuyor ve o çocuk koruma altına alınamıyorsa -ki o
çocuğun o babaya gitmesi demek, defalarca daha cinsel istismar mağduru olması
demek- o zaman içim acıyor. O çocuğun ruhsal durumu adına, geleceği adına
kaygılanıyorum. Yazdığım raporlara inanmayıp, karşı tarafı haklı bulup o cinsel
istismara göz yumarlarsa, mesleki, insani ve bildiğim bütün değerler anlamında
kırılıyor ve umutsuzluğa kapılıyorum. Ama bu, meslekten vazgeçeceğim anlamına
gelmiyor, aksine daha çok mücadele edeceğim anlamına geliyor…
Fotoğraf: Emre
Yunusoğlu